Mağaradakiler
  • Travel
Category:

İş Dünyası

Yillara Sari Insaat
İş Dünyası

Yıllara Sari İnşaat İşleri

by Selami Gungordu 17 Eylül 2018

Bu çalışmamızda yıllara sâri inşaat, senelere sâri inşaat veya tam adıyla yıllara sâri inşaat ve onarım işleri ve kapsamı ile ilgili mevzuat ve uygulamalar detaylı olarak incelenecektir.

Bilindiği gibi vergi uygulamalarında dönemsellik ilkesi esastır. Buna göre, mükelleflerin faaliyetlerini icra ettiği takvim yılı (hesap dönemi) esas alınmakta ve ilgili dönemde ortaya çıkan kazanç vergiye tabi tutulmaktadır. Dönemsellik ilkesi, hem gelir hem de kurumlar vergisi açısından geçerlidir. Bu ilkenin bir istisnası yıllara sâri (yaygın) inşaat ve onarma işlerinin vergilendirilmesidir. Diğer bir deyişle yıllara sâri inşaat işi kavramı esasında bir vergi uygulama istisnasını ifade etmektedir.

Öncelikle bir işin yıllara sâri olması ne anlama gelir? Hangi koşullara bağlıdır? Ya da bir işin yıllara sâri olduğu nasıl belirlenir? Sorularına detaylı bir cevap vermeye çalışalım.

Yıllara Sâri İnşaat ve Onarım İşleri Nelerdir?

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 42.maddesinde

“Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarım işlerinden kâr veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak, mezkûr yıl beyannamesinde gösterilir. Mükellefler bu madde kapsamına giren hallerde her inşaat ve onarım işinin hâsılat ve giderlerini ayrı bir defterde veya tutmakta oldukları defterlerin ayrı sayfalarında göstermeye ve düzenleyecekleri beyannameleri işlerin ikmal edildiği takvim yılının takip eden yılın Mart ayının on beşinci günü akşamına kadar vermeye mecburdurlar.”

Hükmü yer almaktadır. Bu durumda bir faaliyetin Gelir Vergisi Kanunu’nun 42’nci maddesi kapsamında yıllara sâri inşaat ve onarma işi sayılarak vergilendirilmesi için hem G.V.K. 42. maddesindeki hüküm hem de aşağıdaki özelgeler dikkate alınarak;

a) Faaliyet konusunun inşaat ve onarım işi olması.

b) İnşaat ve onarım işinin resmi veya özel hak edişe bağlı taahhütle yapılması.

c) İnşaat ve onarım işinin birden fazla yıla sirayet etmesi.

Koşullarını bir arada sağlaması gerekmektedir. Bu durumda bir faaliyet yukarıdaki üç koşulu bir arada gerçekleştiriyorsa yıllara sâri inşaat işi kapsamında değerlendirilecektir. Şimdi bu üç maddeyi detaylı olarak inceleyerek yıllara sâri inşaat işi kapsamını netleştirmeye çalışacağız.

a) – Faaliyet Konusunun İnşaat ve Onarım İşi Olması

Türk Dil Kurumu sözlüğünde İnşa ve İnşaat kelimeleri şu şekilde tanımlanmıştır.

İnşa: Yapı kurma, yapı yapma

İnşaat: Yapma işi, yapım, yapımı süren bina

Bir faaliyetin inşaat ve onarım işi olup olmadığı konusunda vergi kanunlarımızda bir tanımlama bulunmamaktadır. Bununla berber hukuk sistemimiz içinde muhtelif kanunlarda tanımlamalar yapılmıştır. Bunlardan bazıları;

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesinde

“Yapı: Karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesislerdir.

Bina: Kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.”

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 4. maddesinde

“Yapım: Bina, karayolu, demiryolu, otoyol, havalimanı, rıhtım, liman, tersane, köprü, tünel, metro, viyadük, spor tesisi, alt yapı, boru iletim hattı, haberleşme ve enerji nakil hattı, baraj, enerji santrali, rafineri tesisi, sulama tesisi, toprak ıslahı, taşkın koruma ve dekapaj gibi her türlü inşaat işleri ve bu işlerle ilgili tesisat, imalat, ihzarat, nakliye, tamamlama, büyük onarım, restorasyon, çevre düzenlemesi, sondaj, yıkma, güçlendirme ve montaj işleri ile benzeri yapım işlerini, ifade eder.”

İlgili kanun maddelerindeki tanımlar gereği, bina yapımı yanında yol yapım ve gemi yapım işi de Gelir Vergisi Kanunu açısından yapım tanımı kapsamına girmekle beraber, örneğin; sadece tek başına yol yapım işi için gerekli olan mıcır nakli işi, yapım işi kapsamına girmemektedir.

b) – İnşaat ve Onarım İşinin Resmi veya Özel Hak Edişe Bağlı Taahhütle Yapılması

Gelir Vergisi Kanunu’nun 42. maddesinin metninde yıllara sâri inşaat ve onarım işlerinde taahhüt şartının aranılacağına dair bir hüküm bulunmamakla birlikte Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yayımladığı aşağıda alıntılamış olduğumuz özelgedeki yorumlardan; bir işin yıllara sâri inşaat ve onarım işi niteliği kazanabilmesi için gereken şartlardan birinin “işin resmi veya özel hak edişe bağlı taahhütle yapılması” olduğu anlaşılmaktadır.

Yine söz konusu özelgedeki yorum dikkate alındığında bir mükellefin satmak üzere kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaatlar ile kat karşılığı sözleşme ile yapılan inşaat işleri birden fazla yıla yaygın olsa dahi hak edişe bağlı taahhüt niteliği taşımadığından G.V.K. 42. madde kapsamına yani yıllara sâri inşaat işi kapsamına girmemektedir.

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü) Sayı:  B.07.1.GİB.4.06.16.01-120[42-11/4]-252 20/02/2012:

“…Yukarıda yer verilen Kanun hükmü çerçevesinde, 42 nci madde kapsamında inşaat ve onarım işleri, resmi ve özel taahhütler gereğince başkasının hesabına yapılan işlerden ibarettir. Söz konusu işin taahhüde bağlı olarak yapılması, inşaat ve onarım işinin başkasının nam ve hesabına yapılması ve karşılığında hakedişe bağlı bir istihkak ödemesinin ortaya çıkması ile mümkündür.

Özel inşaat işleri ise bünyesinde hak ediş ve hak edişe bağlı taahhüt unsuru taşımayan, birden fazla takvim yılına sirayet edebilen bir tür imalat olup, bu tür inşaat faaliyeti için yapılan nakit ödemenin hak ediş bedeli olarak değerlendirilmesi söz konusu değildir. Gerek kendi arsası üzerine gerekse başkasının arsası üzerine kat karşılığı bina inşa ederek satma işinin Gelir Vergisi Kanunu’nun 42 nci maddesiyle düzenlenen birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işleriyle herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır.”

c) – İnşaat ve Onarım İşinin Birden Fazla Yıla Sirayet Etmesi

Öncelikle belirtmek gerekir ki; inşaat ve onarım işinin birden fazla yıla sirayet etmesinden kasıt işin süresinin bir yıldan fazla olması değil, işin başlangıç tarihi ile bitim tarihinin farklı takvim yıllarında olmasıdır. Örneğin: 01.10.2018 yılında başlayan bir inşaat taahhüt işinin bitim tarihi 01.02.2019 ise söz konusu iş 120 gün süreli bir iş olduğu halde yıllara sâri inşaat işi kapsamında değerlendirilecektir.

Bu durumda inşaat taahhüt ve onarım işlerinde işin G.V.K. 42. madde kapsamına yani yıllara sâri inşaat işi kapsamına girip girmeyeceği hususu, işin başlama ve bitirilme tarihlerine bakılarak tespit edilmektedir ve yapılacak işin başlangıç ve bitim tarihlerinin tespiti önem taşımaktadır.

İşin Başlangıç Tarihinin Tespiti

Yılara sâri inşaat işlerinde işin başlangıç tarihi aşağıdaki özelgelerden de rahatlıkla anlaşılacağı üzere;

-Yapılan sözleşmede yapılacak işin yer teslim tarihi öngörülmüş ise, yer teslim tarihi,

-Sözleşmede yer teslim tarihi belirtilmemiş ise sözleşmede belirtilen işin başlangıç tarihi,

-Sözleşmede bunların hiçbiri belirtilmemiş ise sözleşmenin imzalandığı tarih

olarak kabul edilmektedir.

Maliye Bakanlığının konu hakkında rehber niteliği taşıyan iki ayrı özelgesi aşağıya alıntılanmıştır.

T.C. MALİYE BAKANLIĞI GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI Sayı: B.07.1.GİB.0.40/4076-112/ 31824 27.04.2006

“…İnşaat ve onarma işlerinde işe başlama iki durumdan birisinin meydana gelmesi ile gerçekleşmektedir. Bunlardan birincisi, ihalenin alınması veya taahhüdün imzalanmasıdır. Bu tür sözleşmelerde, taahhüdün imzalandığı tarih işin başlangıç tarihi olacaktır. İkinci durumda ise ihale sözleşmesinde, işyeri teslimi veya işe fiilen başlama tarihinin belli edilmesidir. Bu tür sözleşmelerde ise işe yer tesliminden sonra başlanacağı belirtilmiş olup, işyeri teslim tutanağının düzenlendiği tarihin işe başlama tarihi olarak esas alınması gerekmektedir.

Buna göre, sözleşme tarihi 15.11.2005, yer teslim tarihi 28.11.2005 olan özelge konusu inşaat işine bu tarihte başlanılması gerekirken, inşaat alanının ağaçlarla kaplı olması nedeniyle işe başlanılamamasının … İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirilmesi üzerine, anılan Milli Eğitim Müdürlüğünün 27.12.2005 gün ve 27422 sayılı yazılarında alanın inşaata uygun hale getirildiğinin bildirildiği anlaşılmış olup, 27.12.2005 tarihinin işe başlama tarihi olarak kabul edilmesi ve iş tamamlama süresi 240 gün olan söz konusu inşaat işinin yıllara sâri inşaat ve onarım işi olarak kabul edilerek yapılacak istihkak ödemelerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 3 numaralı bendi hükmü gereğince tevkifat yapılması gerekmektedir.”

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü) Sayı: 38418978-120[42-13/15]-368 11/04/2014

“İlgide kayıtlı özelge talep formunda, … ve … Bölgelerinde Yapılacak Olan Spor Salonu ve Yüzme Havuzu İnşaatı İşinin yüklenici olarak tarafınızca üstlenildiği, söz konusu işle ilgili sözleşmenin 11.10.2012 tarihinde düzenlendiği, 22.10.2012 tarihinde yer teslim tutanağı düzenlenerek fiili yer tesliminin de 03.01.2013 tarihinde düzenlenen işe başlama tutanağı ile yapıldığı, sözleşme gereği 300 gün içinde işin bitirileceği belirtilerek; söz konusu işin yıllara sâri iş kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve hakediş ödemeleri üzerinden kesinti yapılıp yapılmayacağı hususlarında görüş talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında vergi kesintisi yapmak zorunda olanlarca kurumlara avanslarda dâhil olmak üzere nakden veya hesaben yapılan ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapılacağı; aynı fıkranın (a) bendinde de Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemelerinden vergi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmıştır. Anılan maddenin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan 2009/14594 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de bahse konu vergi kesintisi oranı % 3 olarak belirlenmiştir.

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesinde; “Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kâr veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak, mezkûr yıl beyannamesinde gösterilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Bir işin Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için;

Faaliyet konusunun inşaat ve onarma işi olması,

İnşaat ve onarma işinin birden fazla takvim yılına sirayet etmesi,

İnşaat ve onarma işinin taahhüde bağlı olarak yapılması şartlarının bir arada aranılması gerekmektedir.

Madde kapsamına giren işlerde işin başlangıç tarihi olarak;

Yapılan sözleşmede yapılacak işin yer teslim tarihi öngörülmüş ise, yer teslim edildiği tarih,

Sözleşmede yer teslim tarihi belirtilmemiş ise sözleşmede belirtilen işin başlangıç tarihi,

Sözleşmede bunların hiçbiri belirtilmemiş ise sözleşmenin imzalandığı tarih olarak kabul edilmesi gerekir.

Aynı Kanunun “İnşaat ve onarma işlerinde işin bitimi” başlıklı 44 üncü maddesinde, inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarihin; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihin bitim tarihi olarak kabul edileceği ve bitim tarihinden sonra bu işlerle ilgili olarak yapılan giderler ve her ne nam ile olursa olsun elde edilen hasılat, bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde edildiği yılın kâr veya zararının tespitinde dikkate alınacağı belirtilmiştir.

İlgide kayıtlı özelge talep formu ekinde, … ve … Bölgelerinde Yapılacak Olan Spor Salonu ve Yüzme Havuzu İnşaatı İşine Ait Sözleşmenin 11.10.2012 tarihinde imzalandığı, sözleşmenin “İşe başlama ve bitirme tarihi” başlıklı 9 uncu maddesinde, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 10 (on) gün içinde yer teslimi yapılarak işe başlanacağı, yüklenici ve idare yetkilisi/yetkilileri arasında düzenlenen yer teslim tutanağının imzalanmasıyla yer teslimin yapılmış olacağı, taahhüdün tümünü işyeri teslim tarihinden itibaren 300 gün içinde tamamlanarak geçici kabule hazır hale getirileceği belirtilmiş olup, söz konusu yer teslim tutanağı İhale Makamınca 22.10.2012 tarihinde onaylanmış ancak,  yine İhale Makamının  29.11.2012 tarihli oluruna istinaden, yapılacak olan söz konusu işin kazı çalışmalarının … Belediyesi Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü tarafından yapılarak, bu işlerin tamamlanmasından sonra 03.01.2013 tarihli İşe Başlama Tutanağı ile şirketinizin fiilen işe başladığı anlaşılmıştır.

İnşaat sözleşmeleri her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme türü olması nedeniyle anılan sözleşmenin 9 uncu maddesinde hüküm altına alınan işe başlama süresinin tutanakla değiştirilmesi mümkün değildir.

Buna göre, 22.10.2012 tarihinde yapılan yer teslimi ile başladığının kabul edilmesi gereken taahhüt konusu işin, sözleşmeye göre 300 takvim günü içinde bitirileceğinin öngörülmesi nedeniyle, Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi gereğince yıllara sâri inşaat ve onarma işi kapsamında değerlendirilmesi şirketinize yapılan hakediş ödemelerinden, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15/1-a maddesine göre tevkifat yapılması gerekmektedir.”

İşin Bitim Tarihinin Tespiti

Yıllara sâri inşaat işlerinde işin bitim tarihi konusu Gelir Vergisi Kanunu’nun 44. maddesinde kesin olarak bir hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 44. maddesinde

“İnşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul edilir.”

Selami GÜNGÖRDÜ & Mustafa İ. SEVİMLİ

17 Eylül 2018 4 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
İş Dünyası

Yeni Türk Ticaret Kanunu Hakkında (8)

by Selami Gungordu 27 Mayıs 2012

DENETİM

Bağımsız Denetim Nedir: İşletmenin mali tablo ve finansal bilgilerinin önceden belirlenmiş standartlara uygunluğu ve doğruluğunun bağımsız denetim tekniklerini uygulayarak denetlenmesi, değerlendirilmesi ve raporlanmasıdır.

Bağımsız Denetimin Amacı

Finansal tabloların işletmenin mali durumunu ve faaliyet sonuçlarını tüm yönleriyle gerçeğe uygun ve doğru biçimde gösterip göstermediğinin bağımsız denetçi tarafından tespit edilip, görüş bildirilmesidir.

Bağımsız Denetimin Faydaları

– Yönetime doğru bilgi akışı sağlar.

– Yönetimin mali tablolarla ilgili olarak tahmin ve analiz yapmasında, geleceğe ait sağlıklı kararlar almasında yardımcı olur.

– Finansal tabloların gerçeği yansıtıp yansıtmadığını gösterir.

– İşletme yönetimi ve çalışanlarının hile yapmasının önlenmesine yardımcı olur.

– Bağımsız denetimden geçmiş mali tablolar ile işletmenin düşük maliyetli finansman bulması kolaylaşır.

– Bağımsız dış denetimden geçen bir şirkette tüm tarafların hakları daha iyi korunmuş olur.

– Bağımsız denetimden geçmiş işletmeye daha çok güven duyulur.

Neden Bağımsız Denetim?

Bağımsız denetim kanunların işletmelere bir dayatması olmaktan öte bugünün işletmeleri için vazgeçilemez bir ihtiyaçtır. Şeffaf, açık ve anlaşılır bilgi en değerli bilgidir ve bu da ancak bağımsız denetimle mümkündür.

Bağımsız Denetimin İlkeleri Nelerdir?

a) Mesleki Şüphecilik; bağımsız denetçinin, sorgulayıcı bir yaklaşımla, kanıtların geçerliliğini incelemesi ve kanıtların, işletme yönetiminin açıklamaları ve diğer bilgi ve belgeler ile çelişki içinde olup olmadığını değerlendirmesidir.

b) Makul Güvence; bağımsız denetim, finansal tabloların önemli bir yanlışlık içermediği konusunda makul bir güvenceyi sağlayacak şekilde tasarlanır. Makul güvence, bir bütün olarak finansal tabloların nitelik ve nicelik bakımından önemli bir yanlışlık içermediğine dair bir sonuca varmada yeterli ve uygun bağımsız denetim kanıtının toplanmasıdır.

Bağımsız Denetim Teknikleri Nelerdir?

Bağımsız denetçi, görüşüne esas olan sonuçlara ulaşabilmek ve yeterli bağımsız denetim kanıtı toplayabilmek için çeşitli bağımsız denetim tekniklerinden yararlanır.

a) Fiziki İnceleme Tekniği: Kalemlerin varlığını onaylamak için kullanılır. Örneğin; Stokların mevcudiyeti, maaş alan personelin mevcudiyeti gibi.

b) Doğrulama Tekniği: Doğrulama, sunulan bilgilerin veya var olan şartların dolaysız olarak üçüncü kişilerden teyit edilme sürecidir. Denetlenen işletmenin alacakları, borçları ve banka mevduatları ile ilgili olarak doğrulama işlemine başvurulur.

c) Yeniden Hesaplama Tekniği: Yeniden hesaplama, belge ve kayıtların matematiksel olarak doğru olduğunun kontrol edilmesini ifade eder. Yeniden hesaplama tekniği faiz tahakkukları gibi çeşitli tahakkuklar, belirli muhasebe kayıtlarının özetleri ve müşteri tarafından yapılan hesaplamaların denetimi için uygun bir yöntemdir.

d) Belge İnceleme Tekniği: Belge inceleme, kagıt ortamında, elektronik ortamda veya diğer ortamlarda tutulan, iç veya dış kaynaklı kayıt ve belgelerin incelenmesini ifade eder. Fatura, makbuz, sözleşme veya iptal edilen çekler gibi belgeler incelenirken belge inceleme tekniği uygun bir yöntemdir.

e) Bilgi Toplama (soruşturma) Tekniği: Bilgi toplama, işletme içinde veya işletme dışında, finansal veya finansal olmayan bilgilerin, ilgili kişilerden elde edilmesini ifade eder ve yaygın olarak kullanılan bir tekniktir. Diğer teknikler ile desteklenen soruşturma tekniği eğer sorular en doğru bilgiye sahip insana sorulursa çok daha fazla ikna edici denetim kanıtı sağlar.

f) Analitik İnceleme Tekniği: Analitik inceleme teknikleri, finansal ve finansal olmayan verilerin kendi içindeki ve aralarındaki rasyonel ilişkilere dayanarak finansal bilgilerin değerlendirilmesini ifade eder. Bu denetim işlemi karşılaştırmalar, oran analizleri, karşılıklı hesaplar arasında ilişki kurma gibi işlemlerden oluşur. [1]

TTK’DA TANIMLANAN DENETÇİLER

a) İşlem denetçisi b) Özel denetçi c) Bağımsız denetçi olmak üzere üç ayrı denetçi tanımlanmıştır.

İŞLEM DENETÇİSİ

Yeni Türk Ticaret kanunu ile birlikte gelmiş yeni bir kavramdır işlem denetçisi, eskidende bu işler meslek mensupları tarafından yapılmaktaydı ancak kanun böyle bir ayırım yapmıştır. Kanunda işlem denetçisi yirmi yedi maddede geçmektedir. (138-139-148-157-175-187-207-310-336-343-349-351-400-401-404-407-457-458-462-469-473-505-554-586-605-642-1524)

İşlem Denetçisinin Görevleri

Genel olarak özellikli bazı işlemlerin hukuka uygun yapılmasını güvence altına almaktır.

1- Sermaye şirketlerinin kuruluş işlemlerinin denetlenmesi,

2- Birleşme sözleşmesi ve birleşme raporunun denetlenmesi,

3- Bölünme sözleşmesi ve bölünme planının denetlenmesi,

4- Tür değiştirme planının ve tür değiştirme raporunun denetlenmesi,

5- Sermaye artırımının ve azaltılmasının denetlenmesi,

6- Menkul kıymet çıkarılması,

7- Ayrılma akçesinin belirlenmesi,

8- Bağlı şirket, Hâkim şirket ilişkilerinin incelenmesi,

9- Komandit şirkette komanditer ortağın istemi üzerine şirket hesaplarının incelenmesi,

10- Diğer işlemlerin denetimi.

ÖZEL DENETÇİ

Yeni Türk Ticaret Kanunu ile gelen yeni bir kavramdır. Kanunda on iki maddede özel denetçiden bahsedilmektedir (207-404-405-406-439-441-442-444-554-618-1524)

Özel Denetçinin Görevleri

Özel denetçiler özel durumların incelenmesi için mahkeme, genel kurul veya ortaklar tarafından görevlendirilen denetçilerdir. Diğer denetçilerle ilgili kurallar bunlar içinde geçerlidirler.

BAĞIMSIZ DENETÇİ

Yeni Türk Ticaret Kanununda bağımsız denetçi terimi yoktur bunun yerine Denetçi denilmiştir, yerleşik uygulamamadaki anlamı ve yaptığı işler nedeniyle bundan bağımsız denetim ve bağımsız denetçi olarak anlaşılmaktadır.

Bağımsız Denetçinin Görevleri

Genel olarak bağımsız denetçinin görevi kanunda 397 maddede açıklanmıştır.

MADDE 397

(1) Anonim şirketin ve şirketler topluluğunun finansal tabloları denetçi tarafından, uluslararası denetim standartlarıyla uyumlu Türkiye Denetim Standartlarına göre denetlenir. Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu içinde yer alan finansal bilgilerin, denetlenen finansal tablolar ile tutarlı olup olmadığı ve gerçeği yansıtıp yansıtmadığı da denetim kapsamı içindedir.

Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketler

1-Anonim Şirketler

2-Limited Şirketler

3-Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler

Denetlenecek Finansal Tablolar

1.Bilanço

2.Gelir tablosu

3.Nakit akış tablosu

4.Özkaynak değişim tablosu

5.Dipnotlar

Kimler Denetçi Olabilir

Kimlerin denetçi olabileceği kanunun 400. Maddesinde açıklanmıştır. Buna göre

Denetçi olabilecekler

MADDE 400

(1) Denetçi, ancak ortakları, yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir unvanını taşıyan bir bağımsız denetleme kuruluşu olabilir. Orta ve küçük ölçekli anonim şirketler, bir veya birden fazla yeminli mali müşaviri veya serbest muhasebeci mali müşaviri denetçi olarak seçebilirler. Bağımsız denetleme kuruluşlarının kuruluş ve çalışma esasları ile denetleme elemanlarının nitelikleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan, Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle düzenlenir. Aşağıdaki hâllerden birinin varlığında, yeminli mali müşavir, serbest muhasebeci mali müşavir, bağımsız denetleme kuruluşu ve bunun ortaklarından biri ve bunların ortaklarının yanında çalışan veya bu cümlede anılan kişilerin mesleği birlikte yaptıkları kişi veya kişiler, ilgili şirkette denetçi olamaz. Şöyle ki, önceki cümlede sayılanlardan biri;

a) Denetlenecek şirkette pay sahibiyse,

b) Denetlenecek şirketin yöneticisi veya çalışanıysa veya denetçi olarak atanmasından önceki üç yıl içinde bu sıfatı taşımışsa,

c) Denetlenecek şirketle bağlantısı bulunan bir tüzel kişinin, bir ticaret şirketinin veya bir ticari işletmenin kanuni temsilcisi veya temsilcisi, yönetim kurulu üyesi, yöneticisi veya sahibiyse ya da bunlarda yüzde yirmiden fazla paya sahipse yahut denetlenecek şirketin yönetim kurulu üyesinin veya bir yöneticisinin alt veya üst soyundan biri, eşi veya üçüncü derece dâhil, üçüncü dereceye kadar kan veya kayın hısımıysa,

d) Denetlenecek şirketle bağlantı hâlinde bulunan veya böyle bir şirkette yüzde yirmiden fazla paya sahip olan bir işletmede çalışıyorsa veya denetçisi olacağı şirkette yüzde yirmiden fazla paya sahip bir gerçek kişinin yanında herhangi bir şekilde hizmet veriyorsa,

e) Denetlenecek şirketin defterlerinin tutulmasında veya finansal tablolarının düzenlenmesinde denetleme dışında faaliyette veya katkıda bulunmuşsa,

f) Denetlenecek şirketin defterlerinin tutulmasında veya finansal tablolarının çıkarılmasında denetleme dışında faaliyette veya katkıda bulunduğu için (e) bendine göre denetçi olamayacak gerçek veya tüzel kişinin veya onun ortaklarından birinin kanuni temsilcisi, temsilcisi, çalışanı, yönetim kurulu üyesi, ortağı, sahibi ya da gerçek kişi olarak bizzat kendisi ise,

g) (a) ilâ (f) bentlerinde yer alan şartları taşıdığı için denetçi olamayan bir denetçinin nezdinde çalışıyorsa,

h) Son beş yıl içinde denetçiliğe ilişkin meslekî faaliyetinden kaynaklanan gelirinin tamamının yüzde otuzundan fazlasını denetlenecek şirkete veya ona yüzde yirmiden fazla pay ile iştirak etmiş bulunan şirketlere verilen denetleme ve danışmanlık faaliyetinden elde etmişse ve bunu cari yılda da elde etmesi bekleniyorsa, denetçi olamaz; ancak, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği, katlanılması güç bir durum ortaya çıkacaksa (h) bendindeki yasağın kaldırılması için belli bir süreyle sınırlı olarak onay verebilir.

(2) Bir bağımsız denetleme kuruluşunun, bir şirketin denetlenmesi için görevlendirdiği denetçi yedi yıl arka arkaya o şirket için denetleme raporu vermişse, o denetçi en az iki yıl için değiştirilir.

(3) Denetçi, denetleme yaptığı şirkete, vergi danışmanlığı ve vergi denetimi dışında, danışmanlık veya hizmet veremez, bunu bir yavru şirketi aracılığıyla yapamaz.

(4) Bu madde hükümleri, 554 üncü maddede öngörülen işlem denetçilerine de uygulanır. Kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmemişse, işlem denetçisi genel kurul tarafından atanır ve görevden alınır.

Denetçi seçimi, görevden alma ve sözleşmenin feshi İle ilgili konular kanunda 399 maddede düzenlenmiştir.

C) Denetçi

I- Seçim, görevden alma ve sözleşmenin feshi

MADDE 399

(1) Denetçi, şirket genel kurulunca; topluluk denetçisi, ana şirketin genel kurulunca seçilir. Denetçinin, her faaliyet dönemi ve her hâlde görevini yerine getireceği faaliyet dönemi bitmeden seçilmesi şarttır. Seçimden sonra, yönetim kurulu, gecikmeksizin denetleme görevini hangi denetçiye verdiğini ticaret siciline tescil ettirir ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile internet sitesinde ilan eder.

(2) Denetçiden denetleme görevi, sadece dördüncü fıkrada öngörüldüğü şekilde ve başka bir denetçi atanmışsa geri alınabilir.

(3) Konsolidasyona dâhil olan ana şirketin finansal tablolarını denetlemek için seçilen denetçi, başka bir denetçi seçilmediği takdirde, topluluk finansal tablolarının da denetçisi kabul edilir.

(4) Şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi;

a) Yönetim kurulunun,

b) Sermayenin yüzde onunu, halka açık şirketlerde esas veya çıkarılmış sermayenin yüzde beşini oluşturan pay sahiplerinin, istemi üzerine, ilgilileri ve seçilmiş denetçiyi dinleyerek, seçilmiş denetçinin şahsına ilişkin haklı bir sebebin gerektirmesi, özellikle de onun taraflı davrandığı yönünde bir kuşkunun varlığı hâlinde, başka bir denetçi atayabilir.

(5) Görevden alma ve yeni denetçi atama davası, denetçinin seçiminin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilanından itibaren üç hafta içinde açılır. Azlığın bu davayı açabilmesi için, denetçinin seçimine genel kurulda karşı oy vermiş, karşı oyunu tutanağa geçirtmiş ve seçimin yapıldığı genel kurul toplantısı tarihinden itibaren geriye doğru en az üç aydan beri, şirketin pay sahibi sıfatını taşıyor olması şarttır.

(6) Faaliyet döneminin dördüncü ayına kadar denetçi seçilememişse, denetçi, yönetim kurulunun, her yönetim kurulu üyesinin veya herhangi bir pay sahibinin istemi üzerine, dördüncü fıkrada gösterilen mahkemece atanır. Aynı hüküm, seçilen denetçinin görevi red veya sözleşmeyi feshetmesi, görevlendirme kararının iptal olunması, butlanı veya denetçinin kanuni sebeplerle veya diğer herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi veya görevini yapmaktan engellenmesi hâllerinde de uygulanır. Mahkemenin kararı kesindir.

(7) Denetçinin mahkeme tarafından atanması durumunda, emsal dikkate alınarak, ücreti ile muhtemel giderler için mahkeme veznesine yatırılması gereken ön ödeme mahkemece belirlenir. Bunlara üç iş günü içinde itiraz edilebilir. Mahkeme kararı kesindir.

(8) Denetçi denetleme sözleşmesini, sadece haklı bir sebep varsa veya kendisine karşı görevden alınma davası açılmışsa feshedebilir. Görüş yazısının içeriğine ilişkin fikir ayrılıkları ile denetlemenin şirketçe sınırlandırılmış olması veya görüş yazısı vermekten kaçınma haklı sebep sayılamaz. Denetçinin sözleşmeyi feshi yazılı ve gerekçeli olmalıdır. Denetçi fesih tarihine kadar elde ettiği sonuçları genel kurula sunmakla yükümlüdür; bu sonuçlar 402 nci maddeye uygun bir rapor hâline getirilerek genel kurula verilir.

(9) Denetçi altıncı fıkra hükmüne göre fesih ihbarında bulunduğu takdirde, yönetim kurulu hemen, geçici bir denetçi seçer ve fesih ihbarını genel kurulun bilgisine, seçtiği denetçiyi de aynı kurulun onayına sunar.

G) Denetçilerin sır saklamadan doğan sorumluluğu

MADDE 404

(1) Denetçi, işlem denetçisi ve özel denetçi, bunların yardımcıları ve bağımsız denetleme kuruluşunun denetleme yapmasına yardımcı olan temsilcileri, denetimi dürüst ve tarafsız bir şekilde yapmak ve sır saklamakla yükümlüdürler. Faaliyetleri sırasında öğrendikleri,  denetleme  ile  ilgili  olan  iş  ve  işletme sırlarını  izinsiz  olarak  kullanamazlar. Kasten veya ihmal ile yükümlerini ihlal edenler şirkete ve zarar verdikleri takdirde bağlı şirketlere karşı sorumludurlar. Zarar veren kişi birden fazla ise sorumluluk müteselsildir.

(2) Birinci fıkrada öngörülen yükümün yerine getirilmesinde ihmali bulunan kişiler hakkında, verdikleri zarar sebebiyle, her bir denetim için yüzbin Türk Lirasına, pay senetleri borsada işlem gören anonim şirketlerde ise üçyüzbin Türk Lirasına kadar tazminata hükmedilebilir. İhmalleriyle zarara sebebiyet veren kişilere ilişkin bu sınırlama denetime birden çok kişinin katılmış veya birden çok sorumluluk doğurucu eylemin gerçekleştirilmiş olması hâlinde uygulandığı gibi, katılanlardan bazılarının kasıtlı hareket etmiş olmaları durumunda da geçerlidir.

(3) Denetçinin bir bağımsız denetleme kuruluşu olması hâlinde sır saklama yükümü bu kurumun yönetim kurulunu ve üyelerini ve çalışanlarını da kapsar.

(4) Bu hükümlerden doğan tazmin yükümü sözleşme ile ne kaldırılabilir ne de daraltılabilir.

(5) Denetçinin bu maddeden doğan sorumluluğuna ilişkin istemler rapor tarihinden başlayarak beş yılda zamanaşımına uğrar. Ancak, fiil suç oluşturup da Türk Ceza Kanununa göre süresi daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da o zamanaşımı uygulanır.

(6) Ceza mevzuatının, suç ihbarına ilişkin hükümleri saklıdır.

H) Şirket ile denetçi arasındaki görüş ayrılıkları

MADDE 405

(1) Şirket ile denetçi arasında şirketin ve topluluğun yılsonu hesaplarına, finansal tablolarına ve yönetim kurulunun faaliyet raporuna ilişkin, ilgili kanunun, idari tasarrufun veya esas sözleşme hükümlerinin yorumu veya uygulanması konusunda doğan görüş ayrılıkları hakkında, yönetim kurulunun veya denetçinin istemi üzerine şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi dosya üzerinden karar verir. Karar kesindir.

E) Denetim raporu

MADDE 402

(1) Denetçi, yapılan denetimin türü, kapsamı, niteliği ve sonuçları hakkında, gereken açıklıkta, anlaşılır, basit bir dille yazılmış ve geçmiş yılla karşılaştırmalı olarak hazırlanmış, finansal tabloları konu alan bir rapor düzenler.

(2) Bundan başka ayrı bir rapor hâlinde, yönetim kurulunun, şirketin veya topluluğun durumu hakkındaki yıllık faaliyet raporunda yer alan irdelemeleri, denetçi tarafından, finansal tablolar ile tutarlılığı ve gerçeğe uygunluğu açısından değerlendirilir.

(3) Denetçi, değerlendirme yaparken şirketin, denetliyorsa ana şirket ile topluluğun finansal tablolarını esas alır. Raporda öncelikle, şirketin ve topluluğun finansal durumuna dair yönetim kurulunun değerlendirmesi hakkında görüş açıklanır. Bu görüşte, özellikle şirketin ve ana şirketin finansal tablolarının denetimi bağlamında, şirketin ve topluluğun varlığını sürdürebilmesine ve gelecekteki gelişmesine ilişkin analiz yanında, şirket yönetim kurulunun raporu ile topluluk yıllık faaliyet raporu bu belgelerin verdiği olanak ölçüsünde şirketin finansal durumu irdelenir.

(4) Denetim raporunun esas bölümünde;

a) Defter tutma düzeninin, finansal tabloların ve topluluk finansal tablolarının, kanun ile esas sözleşmenin finansal raporlamaya ilişkin hükümlerine uygun olup olmadığı,

b) Yönetim kurulunun denetçi tarafından denetim kapsamında istenen açıklamaları yapıp yapmadığı ve belgeleri verip vermediği, açıkça ifade edilir.

(5) Ayrıca, finansal tablolar ile bunların dayanağı olan defterlerin;

a) Öngörülen hesap planına uygun tutulup tutulmadığı,

b) Türkiye Muhasebe Standartları çerçevesinde, şirketin malvarlığı, finansal ve kârlılık durumunun resmini gerçeğe uygun olarak ve dürüst bir şekilde yansıtıp yansıtmadığı, belirtilir.

(6) Denetim çerçevesinde, 398 inci maddenin dördüncü fıkrası uyarınca bir değerlendirme yapılmışsa, bunun sonucu ayrı bir raporda gösterilir.

(7) Denetçi, raporunu imzalar ve yönetim kuruluna sunar.

F) Görüş yazıları

MADDE 403

(1) Denetçi, denetimin sonucunu görüş yazısında açıklar. Bu yazı, geçici 3 üncü maddede öngörülen kurumun belirlediği esaslar çerçevesinde, denetimin konusu, türü, niteliği ve kapsamı yanında denetçinin değerlendirmelerini de içerir. Denetçi, olumlu görüş verdiği takdirde yazısında, öncelikle 398 inci madde ve Türkiye Denetim Standartları uyarınca yapılan denetimde, Türkiye Muhasebe Standartları ve diğer gereklilikler bakımından herhangi bir aykırılığa rastlanmadığını; denetim sırasında elde edilen bilgilerine göre, şirketin veya topluluğun finansal tablolarının doğru olduğunu, malvarlığı ile finansal duruma ve kârlılığa ilişkin resmin gerçeğe uygun bulunduğunu ve tabloların bunu dürüst bir şekilde yansıttığını belirtir.

(2) Görüş yazısında, yönetim kurulunun finansal tablolara ilişkin konular bakımından sorumluluğunu gerektirecek bir sebebin mevcut olmadığına, varsa buna işaret edilir. Görüş geçici 3 üncü maddede öngörülen kurumun belirlediği şekilde ve herkesin anlayabileceği bir dille yazılır.

(3) Çekinceleri varsa denetçi, olumlu görüş yazısını sınırlandırabilir veya olumsuz görüş verebilir. Sınırlandırılmış olumlu görüş, finansal tabloların şirketin yetkili kurullarınca düzeltilebilecek aykırılıklar içerdiği ve bu aykırılıkların tablolarda açıklanmış sonuca etkilerinin kapsamlı ve büyük olmadığı durumlarda verilir. Sınırlamanın konusu, kapsamı ve düzeltmenin nasıl yapılabileceği sınırlandırılmış olumlu görüş yazısında açıkça gösterilir.

(4) Şirket defterlerinde, denetlemenin bu Bölüm hükümlerine uygun bir şekilde yapılmasına ve sonuçlara varılmasına olanak vermeyen ölçüde belirsizliklerin bulunması veya şirket tarafından denetlenecek hususlarda önemli kısıtlamaların yapılması hâlinde denetçi, bunları ispatlayabilecek delillere sahip olmasa bile, gerekçelerini açıklayarak görüş vermekten kaçınabilir. Kaçınma olumsuz görüşün sonuçlarını doğurur. Geçici 3 üncü maddede öngörülen kurum, kaçınmanın sebep ve usulü ile buna dair gerekçenin esaslarını bir tebliğ ile düzenler.

(5) Olumsuz görüş yazılan veya görüş verilmesinden kaçınılan durumlarda genel kurul, söz konusu finansal tablolara dayanarak, özellikle açıklanan kâr veya zarar ile doğrudan veya dolaylı bir şekilde ilgili olan bir karar alamaz. Bu hâllerde yönetim kurulu, görüş yazısının kendisine teslimi tarihinden itibaren dört iş günü içinde, genel kurulu toplantıya çağırır ve görevinden toplantı gününde geçerli olacak şekilde istifa eder. Genel kurul yeni bir yönetim kurulu seçer. Yeni yönetim kurulu altı ay içinde, kanuna, esas sözleşmeye ve standartlara uygun finansal tablolar hazırlatır  ve bunları denetleme  raporu ile birlikte genel kurula sunar. Sınırlı olumlu görüş verilen hâllerde genel kurul, gerekli önlemleri ve düzeltmeleri de karara bağlar.

VI- Denetçinin ve işlem denetçilerinin sorumluluğu

MADDE 554

(1) Şirketin ve şirketler topluluğunun yılsonu ve konsolide finansal tablolarını, raporlarını, hesaplarını denetleyen denetçi; şirketin kuruluşunu, sermaye artırımını, azaltılmasını, birleşmeyi, bölünmeyi, tür değiştirmeyi, menkul kıymet ihracını veya herhangi bir diğer şirket işlem ve kararını denetleyen işlem denetçisi ve özel denetçiler; kanuni görevlerinin yerine getirilmesinde kusurlu hareket ettikleri takdirde, hem şirkete hem de pay sahipleri ile şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarar dolayısıyla sorumludur. Kusuru iddia eden ispatlar.

Selami Güngördü


[1] http://www.deloitte.com/assets/Dcom-Turkey/Local%20Assets/Documents/ turkey_tr_ttk_ yenittkve bagimsizdenetim_100511.pdf

Yararlanılan Kaynaklar

1- Yeni Türk Ticaret kanunu

2- www.deloitte.com

4- www.vergidegundem.com

5- www.consulta.com.tr

6- www.denetimnet.net

7- www.alomaliye.com

8- www.muhasebeciyizbiz.com

9- www.mazars.com.tr

27 Mayıs 2012 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
İş Dünyası

Yeni Türk Ticaret Kanunu Hakkında (7)

by Selami Gungordu 17 Mayıs 2012

TİCARİ FAALİYETLERDE ÖDEME VADELERİ

6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunundaki olumlu düzenlemelerden birisi de 1530. madde ile yapılmıştır. Bu madde küçük işletmeleri büyükler karşısında koruma amaçlı çıkartılmıştır.

Bugüne kadar küçük işletmeler ile büyük işletmeler arasındaki ticari faaliyetlerden doğan borç alacak ilişkisinde, ödeme koşulları genellikle büyük işletme tarafından belirlenmekteydi. Küçük işletmeler piyasa koşulları gereği pazarlık edememekte, önlerine getirilen şartları kabul etmek zorunda kalmaktaydılar. Bu durum küçük işletmelerde finansman açığı doğurmakta ve bu açık; banka kredisi kullanmak, müşteri çeklerini vadesinden önce düşük değerle nakde çevirmek veya stoktaki malları daha ucuza satmak şeklinde geçici yöntemlerle karşılanmaya çalışılmaktaydı.

Bu yeni düzenleme; büyük işletmelerin, küçük işletmelerden aldıkları mal veya hizmet mukabili yapacakları ödeme için 60 gün sınırı getirmiştir.

Ancak burada eleştirilecek nokta bu kurala uyulmadığı zaman ciddi bir yaptırımın bulunmamasıdır. Maddede geç ödenmesi halinde borçlunun temerrüde düşeceği ve alacaklının faize hak kazanacağı hükmü vardır ancak caydırıcılıktan uzaktır. Buna ilaveten ödenmeyen tutarın %10 u kadar bir ceza ödeneceği ve sözleşmelere de buna aykırı hüküm konamayacağı hüküm altına alınsaydı daha caydırıcı ve etkili olurdu.

İlgili kanun maddesi;

F) Ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ile mal ve hizmet tedarikinde geç ödemenin sonuçları

MADDE 1530

(1) Aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde, ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ve şartlar batıldır. Ancak, sözleşme uyarınca yerine getirilmesi gereken edimler için kanunun veya yetkili makamların koymuş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır; sınırı aşan edimler hata ile yerine getirilmiş olmasa bile, geri alınır. Bu sınırlarda, Türk Borçlar Kanununun 27 nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi uygulanmaz.

(2) Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.

(3) Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır.

(4) Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır:

a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.

b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.

c) Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal veya hizmetin tesliminden önce almışsa, mal veya hizmetin teslim tarihini takip eden otuz günlük sürenin sonunda.

d) Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul veya gözden geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde, borçlu, faturayı veya eş değer ödeme talebini, kabul veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya bu tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz günlük sürenin sonunda; şu kadar ki, kabul veya gözden geçirme için sözleşmede öngörülen süre, mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz günü aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır bir haksızlık oluşturuyorsa, kabul veya gözden geçirme süresi mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz gün olarak kabul edilir.

(5) Sözleşmede öngörülen ödeme süresi, faturanın veya eş değer ödeme talebinin veya mal veya hizmetin alındığı veya mal veya hizmetin gözden geçirme ve kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren en fazla altmış gün olabilir. Şu kadar ki, alacaklı aleyhine ağır bir haksız durum yaratmamak koşuluyla ve açıkça anlaşmak suretiyle taraflar daha uzun bir süre öngörebilirler. Ancak alacaklının küçük yahut orta ölçekli işletme (KOBİ) veya tarımsal ya da hayvansal üretici olduğu veya borçlunun büyük ölçekli işletme sıfatını taşıdığı hâllerde, ödeme süresi, altmış günü aşamaz.

(6) Gecikme faizi ödenmeyeceğini veya ağır derecede haksız sayılabilecek kadar az faiz ödeneceğini,  alacaklının geç ödeme dolayısıyla uğrayacağı zarardan borçlunun sorumlu olmayacağını veya sınırlı bir şekilde sorumlu tutulabileceğini öngören sözleşme hükümleri geçerizdir. Geçersizlik durumunda yedinci fıkra uygulanır.

(7) Bu madde hükümleri uyarınca alacaklıya yapılan geç ödemelere ilişkin temerrüt faiz oranının sözleşmede öngörülmediği veya ilgili hükümlerin geçersiz olduğu hâllerde uygulanacak faiz oranını ve alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek asgari giderim tutarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası her yıl ocak ayında ilan eder. Faiz oranı, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olmalıdır.

(8) Mal veya hizmet bedelinin taksitle ödenmesinin öngörüldüğü durumlarda, bu maddenin ödeme sürelerini düzenleyen hükümleri birinci taksit bakımından uygulanır. Her bir taksit tutarının ödenmeyen kısmı yedinci fıkrada öngörülen oranda gecikme faizine tabidir. Alacaklının küçük veya orta ölçekli işletme veya tarımsal veya hayvansal üretici olup borçlunun büyük ölçekli işletme olduğu hâllerde taksitle ödemeyi öngören sözleşme hükümleri geçersizdir.

Selami Güngördü

17 Mayıs 2012 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
İş Dünyası

Yeni Türk Ticaret Kanunu Hakkında (6)

by Selami Gungordu 16 Mayıs 2012

ORTAKLARIN ŞİRKETE BORÇLANMA YASAĞI

Yıllardır uygulamada muhasebecilere büyük kolaylık sağlamış ancak şirketlerin içinin boşalmasına ve büyük vergi kaybına neden olmuş bir konu nihayet 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanununda çözüme kavuşturulmuş ancak bu seferde başka tartışmalara neden olmuştur.

Çeşitli nedenlerle işle ilgili olduğu halde belgelendirilemeyen giderler, işletme sahiplerinin stopaj ödememek için kâr dağıtmadan şirketten çektikleri paralar ve hâkim ortakların ve yakınlarının çeşitli harcamalarının kaydedildiği muhasebe hesabı olan ortaklar cari hesabı artık kullanılmayacak, kullanıldığında ilgili kişi hapis cezasıyla karşı karşıya kalacaktır.

Yeni kanunda bu konu ile ilgili maddeler şunlardır.

II- Pay sahiplerinin şirkete borçlanma yasağı

MADDE 358

(1) İştirak taahhüdünden doğan borç hariç, pay sahipleri şirkete borçlanamaz. Meğer ki borç, şirketle, şirketin işletme konusu ve pay sahibinin işletmesi gereği olarak yapılmış bulunan bir işlemden doğmuş olsun ve emsalleriyle aynı veya benzer şartlara tabi tutulsun.

MADDE 644

(1) Aşağıda madde numaraları bildirilen anonim şirketlere ilişkin hükümler limitet şirketlere de uygulanır.

b) Feshe ilişkin 353 üncü, şirkete karşı borçlanma yasağına dair 358 inci maddeler.

Görüldüğü üzere pay sahiplerinin yani ortakların şirkete borçlanmaları kesinlikle yasaklanmış ancak sermaye taahhüdünden oluşan borç ile emsalleri ile aynı şartlarda olmak kaydıyla yapılan ticari işlemler hariç tutulmuştur. Bu konuyu kısaca açıklayalım.

Bir beyaz eşya satıcısı şirket sahibi kendi evine bir televizyon almak istediğinde diğer müşterilerine sattığı koşullarda parasını ödemek kaydıyla şirketine borçlanabilir.

VI- Şirketle işlem yapma, şirkete borçlanma yasağı

MADDE 395

(1) Yönetim Kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz.

(2) Yönetim Kurulu üyesi, onun 393 üncü maddede sayılan yakınları, kendisinin ve söz konusu yakınlarının ortağı oldukları şahıs şirketleri ve en az yüzde yirmisine katıldıkları sermaye şirketleri, şirkete nakit veya ayın borçlanamazlar. Bu kişiler için şirket kefalet, garanti ve teminat veremez, sorumluluk yüklenemez, bunların borçlarını devralamaz. Aksi hâlde, şirkete borçlanılan tutar için şirket alacaklıları bu kişileri, şirketin yükümlendirildiği tutarda şirket borçları için doğrudan takip edebilirler.

(3) 202 nci madde hükmü saklı kalmak şartıyla, şirketler topluluğuna dâhil şirketler birbirlerine kefil olabilir ve garanti verebilirler.

(4) Bankacılık Kanununun özel hükümleri saklıdır.

VII- Rekabet yasağı

MADDE 396

(1) Yönetim Kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.

(2) Bu haklardan birinin seçilmesi birinci fıkra hükmüne aykırı harekette bulunan üyenin dışındaki üyelere aittir.

(3) Bu haklar, söz konusu ticari işlemlerin yapıldığını veya yönetim kurulu üyesinin diğer bir şirkete girdiğini, diğer üyelerin öğrendikleri tarihten itibaren üç ay ve her hâlde bunların gerçekleşmesinden itibaren bir yıl geçince zamanaşımına uğrar.

(4) Yönetim Kurulu üyelerinin sorumluluklarıyla ilgili hükümler saklıdır.

Bu kurala uyulmadığı takdirde cezası,

A) Suçlar ve cezalar

MADDE 562

(5) Bu Kanunun;

c) 358 inci maddesine aykırı olarak şirkete borçlananlar,

d) 395 inci maddesine aykırı olarak şirkete borçlananlar,

üçyüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılırlar.

Ceza günlük 20 ila 100 TL arasında olmak üzere ve her defasında 6 – 73 bin lira olacaktır. İki defa para çekene 12-146 bin lira ceza kesilecek (Yeni TTK.Md.562/5-c ve TCK Md.52/1-2).

Görüldüğü üzere kanunda “asgari bir sınır” yok. Yasal olmayan şekilde 1 TL bile çekilmiş olsa en az 300 gün adli para cezası getiriliyor. Para cezasını ödemeyene, 300-730 gün arası hapis cezası, iki defa borçlanmışsa, en az 600 gün hapis cezası getiriliyor. Hapis cezasına erteleme yok (5275 Sayılı K.Md.106/9).

1 TEMMUZ 2012 TARİHİNDEN ÖNCE ŞİRKETE BORCU OLAN ŞİRKET ORTAKLARININ DURUMU

1 Temmuz 2012 tarihinden önce 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanununun 358. Maddesine aykırı bir şekilde şirkete borçlanan gerek anonim şirket ortakları gerekse limited şirket ortakların 6103 sayılı Kanun’un 24/1 maddesine göre 1 Temmuz 2015 tarihine kadar şirkete olan borçlarını nakden ödemeleri gerekmektedir. Bu süre içerisinde şirket ortaklarının şirkete olan borçlarını nakden ödememeleri durumunda 1 Temmuz 2012 tarihinden sonra borçlanılmış gibi değerlendirilerek TTK’nın 562.maddesi gereğince adli para cezası uygulanacak para cezası ödenmese hapis cezası uygulanacaktır.

Şirket ortakları bu durumdan kurtulmak için şirketin elde ettiği kârdan hissesine düşen kısmını alabilecektir. Ancak Maliye Bakanlığı kâr payı avansı verilebilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmıştır. Bundan sonra bu düzenlemelere göre yıl içerisinde elde edileceği tahmin edilen kar kadar avans alınabilir, ancak bu rakam iyi tespit edilmeli yıl sununda elde edilen kârdan fazla avans çekilmişse yine yaptırımla karşı karşıya kalınacaktır. Bundan kurtulmanın en makul yolu üç aylık geçici vergi beyannamesi esas alınarak beyan edilen kâr kadar avans çekmektir.

Sonuç olarak, bu düzenleme sulandırılmadan uygulanabilirse bundan sonra şirketlerin içi boşalmayacak, finansal tablolar gerçeği gösterecek, en önemlisi de şirketlerin sermaye yapıları güçlenecektir. Bu düzenleme getireceği zihniyet değişikliği bakımından kanundaki en faydalı hükümlerden birisidir.

Selami Güngördü

16 Mayıs 2012 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
İş Dünyası

Yeni Türk Ticaret Kanunu Hakkında (5)

by Selami Gungordu 09 Mayıs 2012

TİCARİ DEFTERLER

6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanununda Ticari Defterlere ilişkin ilk hüküm 18/1. Maddede bulunmaktadır. Bu maddede Tacir olmanın hükümleri sayılırken “Tacir, bu kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmakla yükümlüdür” hükmü konularak, tacir olmanın bir şartının da defter tutmak olduğu açıkça belirtilmiştir.

Yeni Türk ticaret kanununda defter tutma ile ilgili hükümler 64 ve 65. maddelerde açıklanmıştır.

A) Defter tutma ve envanter

I- Defter tutma yükümlülüğü

MADDE 64

(1) Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle malvarlığı durumunu, Türkiye Muhasebe Standartlarına ve 88 inci madde hükümleri başta olmak üzere bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.

(2) Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikro fiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.

(3) Ticari defterler, açılış ve kapanışlarında noter tarafından onaylanır. Kapanış onayları, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar yapılır. Şirketlerin kuruluşunda defterlerin açılışı ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının noter tarafından yapıldığı hâllerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak zorundadır. Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik ortamda veya dosyalama suretiyle tutulan defterlerin açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları ile bu defterlerin nasıl tutulacağı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir tebliğle belirlenir.

(4) Pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan defterler de ticari defterlerdir.

(5) Yevmiye, defteri kebir ve envanter defteri dışında tutulacak defterler Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından bir tebliğ ile belirlenir.

Bu maddedeki, yeniliklerden birisi 64/4 de sayılan pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi defterlerinde ticari defter sayılmasıdır.

Diğer bir yenilik ise 64/5 de Yevmiye, defteri kebir ve envanter defteri dışındaki defterler konusunda Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun yetkilendirilmesidir.

64. Maddenin 2. bendinde işletme ile ilgili her türlü belgenin bir kopyasının saklanması zorunluluğu getirilmiştir. Bu işletmeler için tam anlamıyla bir külfet ve işkence konusudur. Günümüzde işletmeler çok büyümüş evrak sayısı milyonları geçmiştir. Bunların asıllarını saklamak bile sorun olmaktayken bir de kopyasını saklamak işletmeler için ciddi bir kaynak israfıdır.

II- Defterlerin tutulması

MADDE 65

(1) Defterler ve gerekli diğer kayıtlar Türkçe tutulur. Kısaltmalar, rakamlar, harfler ve semboller kullanıldığı takdirde bunların anlamları açıkça belirtilmelidir.

(2) Defterlere yazımlar ve diğer gerekli kayıtlar, eksiksiz, doğru, zamanında ve düzenli olarak yapılır.

(3) Bir yazım veya kayıt, önceki içeriği belirlenemeyecek şekilde çizilemez ve değiştirilemez. Kayıt sırasında mı yoksa daha sonra mı yapıldığı anlaşılmayan değiştirmeler yasaktır.

(4) Defterler ve gerekli diğer kayıtlar, olgu ve işlemleri saptayan belgelerin dosyalanması şeklinde veya veri taşıyıcıları aracılığıyla tutulabilir; şu şartla ki, muhasebenin bu tutuluş biçimleri ve bu konuda uygulanan yöntemler Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun olmalıdır. Defterlerin ve gerekli diğer kayıtların elektronik ortamda tutulması durumunda, bilgilerin saklanma süresince bunlara ulaşılmasının ve bu süre içinde bunların her zaman kolaylıkla okunmasının temin edilmiş olması şarttır. Elektronik ortamda tutulma hâlinde birinci ilâ üçüncü fıkra hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.

YENİ TÜRK TİCARET KANUNUNDA DEFTER VE BELGELERİN NASIL SAKLANACAĞINA İLİŞKİN HÜKÜMLER KANUNUN 82. MADDESİNDE ŞU ŞEKİLDE DÜZENLENMİŞTİR.

C) Saklama ve ibraz

I- Belgelerin saklanması, saklama süresi

MADDE 82

(1) Her tacir;

a) Ticari defterlerini, envanterleri, açılış bilançolarını, ara bilançolarını, finansal tablolarını, yıllık faaliyet raporlarını, topluluk finansal tablolarını ve yıllık faaliyet raporlarını ve bu belgelerin anlaşılabilirliğini kolaylaştıracak çalışma talimatları ile diğer organizasyon belgelerini,

b) Alınan ticari mektupları,

c) Gönderilen ticari mektupların suretlerini,

d) 64 üncü maddenin birinci fıkrasına göre yapılan kayıtların dayandığı belgeleri, sınıflandırılmış bir şekilde saklamakla yükümlüdür.

(2) Ticari mektuplar, bir ticari işe ilişkin tüm yazışmalardır.

(3) Açılış ve ara bilançoları, finansal tablolar ve topluluk finansal tabloları hariç olmak üzere, birinci fıkrada sayılan belgeler, Türkiye Muhasebe Standartlarına da uygun olmak kaydıyla, görüntü veya veri taşıyıcılarda saklanabilirler; şu şartla ki;

a) Okunur hâle getirildiklerinde, alınmış bulunan ticari mektuplar ve defter dayanaklarıyla görsel ve diğer belgelerle içerik olarak örtüşsünler;

b) Saklama süresi boyunca kayıtlara her an ulaşılabilsin ve uygun bir süre içinde kayıtlar okunabilir hâle getirilebiliyor olsun.

(4) Kayıtlar 65 inci maddenin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca elektronik ortama alınıyor ise, bilgiler; bilgisayar yerine basılı olarak da saklanabilir. Bu tür yazdırılmış bilgiler birinci cümleye göre de saklanabilir.

(5) Birinci fıkranın (a) ilâ (d) bentlerinde öngörülen belgeler on yıl saklanır.

(6) Saklama süresi, ticari defterlere son kaydın yapıldığı, envanterin çıkarıldığı, ara bilançonun düzenlendiği, yılsonu finansal tablolarının hazırlandığı ve konsolide finansal tabloların hazırlandığı, ticari yazışmaların yapıldığı veya muhasebe belgelerinin oluştuğu takvim yılının bitişiyle başlar.

(7) Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir.

(8) Gerçek kişi olan tacirin ölümü hâlinde mirasçıları ve ticareti terk etmesi hâlinde kendisi defter ve kâğıtları birinci fıkra gereğince saklamakla yükümlüdür. Mirasın resmî tasfiyesi hâlinde veya tüzel kişi sona ermişse defter ve kâğıtlar birinci fıkra gereğince on yıl süreyle sulh mahkemesi tarafından saklanır.

YENİ TÜRK TİCARET KANUNUN DA DEFTERLERE İLİŞKİN DİĞER HÜKÜMLER İSE ŞUNLARDIR.

II- Hukuki uyuşmazlıklarda ibraz

MADDE 83

(1) Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.

III- Uyuşmazlıklarda suret alınması

MADDE 84

(1) Bir hukuki uyuşmazlıkta ticari defterler ibraz edilmişse, defterlerin uyuşmazlıkla ilgili kısımları tarafların katılımı ile incelenir. Gerekli görülürse, defterlerin ilgili yapraklarından suret alınır. Defterlerin geri kalan içerikleri, onların Türkiye Muhasebe Standartlarına uygunluklarının denetimi için gerekliyse mahkemeye açıklanır.

IV- Defterlerin tümüyle incelenmesi

MADDE 85

(1) Malvarlığı hukukuna ilişkin olan, özellikle de mirasa, mal ortaklığına ve şirket tasfiyesine ilişkin uyuşmazlıklarda, mahkeme, ticari defterlerin teslimine ve bütün içeriklerinin incelenmesine karar verebilir.

V- Görüntü ve veri taşıyıcılara aktarılmış belgelerin ibrazı

MADDE 86

(1) Saklanması zorunlu olan belgeleri, sadece görüntü veya başkaca bir veri taşıyıcısı aracılığıyla ibraz edebilen kimse, giderleri kendisine ait olmak üzere, o belgelerin okunabilmesi için gerekli olan yardımcı araçları kullanıma hazır bulundurmakla yükümlüdür; icap ettiği takdirde belgeleri, giderleri kendisine ait olmak üzere bastırmalı ve yardımcı araçlara ihtiyaç duyulmadan okunabilen kopyalarını sunabilmelidir.

6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunun getirdiği en önemli yeniliklerden biriside birçok konuda Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun düzenleyici olarak kabul edilmesidir. Böylece hem uluslar arası muhasebe standartlarının uygulanması, hem hızlı karar alınması sağlanmış tır.

2. Defterleri inceleme hakkı

MADDE 302

(1) Tasfiye memurları, istem üzerine şirkete ve tasfiyeye ilişkin bütün defterleri ve belgeleri tasfiye işleminin yapıldığı yerde ortaklara göstermekle yükümlüdürler. Ortakların bu defter ve belgelerden suret almalarına tasfiye memurları engel olamazlar.

III- Rekabet yasağı

MADDE 311

(1) Kollektif ortakların, şirket konusunu oluşturan işlemlerin aynını yapamayacaklarına ilişkin 230 uncu madde komanditerler hakkında uygulanmaz. Ancak, komanditer, şirketin işletme konusunun kapsamına giren işlerle uğraşacak bir ticari işletme açar veya böyle bir işletme açan bir kişiyle ortak olur ya da bu nitelikte bir şirkete girerse, komandit şirketin belgelerini ve defterlerini incelemek hakkını kaybeder.

2. Devredilemez görev ve yetkiler

MADDE 375

(1) Yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkileri şunlardır:

f) Pay, yönetim kurulu karar ve genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet raporunun ve kurumsal yönetim açıklamasının düzenlenmesi ve genel kurula sunulması, genel kurul toplantılarının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi.

III- Pay defteri

1. Kayıt

MADDE 499

(1) Şirket, senede bağlanmamış pay ve nama yazılı pay senedi sahipleriyle, intifa hakkı sahiplerini, ad, soyad, unvan ve adresleriyle, pay defterine kaydeder.

(2) Payın usulüne uygun olarak devredildiği veya üzerinde intifa hakkı kurulduğu ispat edilmediği sürece, devralan ve intifa hakkı sahibi pay defterine yazılamaz.

(3) Şirket, kaydın yapıldığını pay senedine işaret eder.

(4) Şirketle ilişkilerde, sadece pay defterinde kayıtlı bulunan kimse pay sahibi ve intifa hakkı sahibi olarak kabul edilir.

(5) Merkezî Kayıt Kuruluşu tarafından kayden takibi yapılan nama yazılı paylara ilişkin Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri ile ilgili diğer düzenlemeler saklıdır.

2. Kaydın silinmesi

MADDE 500

(1) Şirket, iktisap edenin yanlış beyanı sonucu pay defterine yapılan kaydı, ilgililerin görüşlerini alarak silebilir. Söz konusu kişilere, silinmeye ilişkin yazılı bilgi derhâl verilir.

A) Suçlar ve cezalar

MADDE 562

(1) Bu Kanunun;

a) 64 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki defter tutma yükümünü yerine getirmeyenler,

b) 64 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca belgelerin kopyasını sağlamayanlar,

c) 64 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gerekli onayları yaptırmayanlar,

d) 65 inci maddesine uygun olarak defterlerini tutmayanlar,

e) 66 ncı maddesine aykırı hileli envanter çıkaranlar,

f) 86 ncı maddesine göre belgeleri ibraz etmeyenler,

ikiyüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılırlar.

(2) Bu Kanunun 88 inci maddesine aykırı hareket edenler yüz günden üçyüz güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılırlar.

II- Pay defteri

MADDE 594

(1) Şirket, esas sermaye paylarını içeren bir pay defteri tutar. Ortakların, adları, adresleri, her ortağın sahip olduğu esas sermaye payının sayısı, esas sermaye paylarının devirleri ve geçişleri itibarî değerleri, grupları ve esas sermaye payları üzerindeki intifa ve rehin hakları, sahiplerinin adları ve adresleri bu deftere yazılır.

(2) Ortaklar pay defterini inceleyebilir.

bb) Defter tutma ve belgeleri saklama yükümlülüğü

MADDE 1074

(1) Gemi müdürü, iştirak işlerine ilişkin ayrı bir defter tutmak ve iştirak işleri dolayısıyla aldığı belgeleri ve verdiği belgelerin suretlerini düzenli bir şekilde saklamak zorundadır.

MADDE 1096

(1) Her gemide gemi jurnali denilen bir defter tutulur. Bu deftere her yolculukta eşya veya safranın yüklenmeye başlanması anından itibaren geçecek belli başlı olaylar yazılır.

(2) Gemi jurnali, kaptanın gözetimi altında, ikinci kaptan tarafından ve onun mazereti hâlinde bizzat kaptan veya kaptanın gözetimi altında olmak şartıyla ehil bir gemi adamı tarafından tutulur.

(3) Bir liman içinde yolculuk yapan küçük gemilerde jurnal tutmak yükümlülüğü yoktur.

D) Elektronik işlemler ve bilgi toplumu hizmetleri

I- İnternet sitesi

MADDE 1524

(6) Yönlendirilmiş mesajların basılı şekilleri 82 nci madde uyarınca saklanır. İnternet sitesinde yer alacak bilgiler metin hâline getirilip şirket yönetimi tarafından tarih ve saati gösterilerek noterlikçe onaylı bir deftere sıra numarası altında yazılır veya yapıştırılır. Daha sonra sitede yayımlanan bilgilerde bir değişiklik yapılırsa, değişikliğe ilişkin olarak yukarıdaki işlem tekrarlanır.

ELEKTRONİK DEFTER:

Elektronik deftere ilişkin hüküm 213 sayılı vergi Usul Kanununun Mükerrer 242. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde ile maliye bakanlığı ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması konusunda yetkili kılınmıştır.

Maliye bakanlığı da bu yetkiye istinaden edefter.gov.tr adı altında bir internet sitesini kurmuş ve yaptığı düzenlemeleri burada açıklamaktadır. Konu hakkında ayrıntılı bilgi almak isteyenler bu siteyi ziyaret edebilirler. Biz burada konuyu özetleyeceğiz.

Defterlerini elektronik ortamda oluşturmak, kaydetmek, muhafaza ve ibraz etmek isteyen gerçek ve tüzel kişi mükelleflerin aşağıda yer alan şartları taşımaları gerekmektedir.

a) Gerçek kişi mükelleflerin 5070 sayılı Elektronik imza Kanunu hükümleri çerçevesinde üretilen nitelikli elektronik sertifikaya sahip olmaları,

b) Tüzel kişi mükelleflerin 397 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde yer alan belirlemeler çerçevesinde elektronik fatura uygulamasından yararlanma iznine sahip olması ve bu çerçevede Mali Mühür temin etmiş olması,

c) Elektronik defter tutulması, kaydedilmesi, onaylanması, saklanması ve ibrazında kullanılacak yazılımın uyumluluk onayı almış bir yazılım olması. Gerekmektedir.

Bu şartları taşıyanlar ilgili belgelerle birlikte başvurarak elektronik defter tutabilirler.

DEFTERLERİN DELİL OLMA NİTELİĞİ:

Ticari defterlerin delil olması ile ilgili hususlar eski ticaret kanununda olmasına rağmen yeni Türk Ticaret Kanununa alınmamıştır. Bu ticareti ilgilendirmesi ve ticari defterlerle ilgili düzenlemelerinde Ticaret kanununda olmasına rağmen hatalı bir görüş sonucu bu konu kanun dışında kalmıştır. Bu konunun bütünlüğü açısında doğru bir görüş değildir. Bu boşluk 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 222. Maddesinde düzenlenmiştir.

Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması (Kanun No: 6100)

MADDE 222

(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.

(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.

(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.

(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.

(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.

Selami Güngördü

09 Mayıs 2012 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
  • 1
  • 2

About Me

About Me

Writer & Reader

Neque porro quisquam est, qui dolorem ipsum quia dolor sit amet, consectetur, adipisci velit, sed.

Keep in touch

Facebook Twitter Instagram Pinterest Tumblr Youtube Bloglovin Snapchat

Newsletter

Subscribe my Newsletter for new blog posts, tips & new photos. Let's stay updated!

Recent Posts

  • Rachel Corrie

    16 Mart 2024
  • 2023 Kitap Fuarları

    25 Kasım 2022
  • 2022 Kitap Fuarları

    10 Ocak 2022
  • Covid-19 Pandemisi ve Sağlık Çalışanları Üzerindeki Etkileri: Sosyolojik Perspektif

    26 Mayıs 2021
  • 2021 Kitap Fuarları

    29 Ekim 2020

Categories

  • Edebiyat (6)
  • Ekonomi (6)
  • Featured (6)
  • Genel (23)
  • İş Dünyası (9)
  • İslâmi Bakış (11)
  • Kitabiyat (42)
  • Kitap Fuarı (6)
  • Kitap Fuarı Detay (7)
  • Life (2)
  • Moments (7)
  • Nature (5)
  • Sanat (1)
  • Stories (6)
  • Tarih (4)
  • Travel (5)

About me

banner
Soledad is the best selling Blog & Magazine WordPress Theme of this year on Themeforest.

Popular Posts

  • 1

    Writing New Life Chapter

    07 Haziran 2017
  • 2

    Create your DIY Bag

    07 Haziran 2017
  • 3

    My Baby Cactus

    07 Haziran 2017

Newsletter

Subscribe my Newsletter for new blog posts, tips & new photos. Let's stay updated!

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • Pinterest
  • Tumblr
  • Youtube
  • Bloglovin
  • Snapchat

@2019 - All Right Reserved. Designed and Developed by PenciDesign


Back To Top
Mağaradakiler
  • Travel