Gençlere Öğütler


بِسْمِ اللهِ الرّحْمنِ الرّحِيم

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle

Sevgili Gençler!

1- Bu dünyaya imtihan için geldiğimizi aslâ unutmayın. Nitekim yüce kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen: “Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz.(Allah Teala geçmişi, şimdiki zamanı, gelecekte ne olacağını muhakkakı ezeli ve ebedi olan ilmi ile bilir. Burada, kullar kendi imtihanlarını vermektedir. Yaptıkları amellerin neticelerine göre hesap gününde hesap vereceklerdir. Yani Allah kulları imtihan ediyor dediğimizde anlaşılması gereken budur. Mesela öğretmenler öğrencilerini imtihan ederler. Öğretmen öğrencilerin notlarını ancak sınav bitiminde kâğıtları okuduğunda kimin zayıf kimin iyi not aldığını ancak o zaman anlar. Ama Allah bizleri imtihan ediyor dediğimizde ise bu manada anlaşılmamalıdır. Çünkü Allah kulların ne yapacağını zaten ezeli ilmiyle bilmektedir.) Hepiniz de sonunda (mahşer yerinde, hesap vermek üzere) bize döndürüleceksiniz.” buyurulur. (El-Enbiyâ 35)

2- Yüce Rabbimize ve sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma gönül verin, itâat edin; çünkü kurtuluş, seâdet ve mutluluk, Allâh’a ve Rasûlüne gönül vermekte, Allâh’a ve Peygamberine itâat etmektedir.

3- Bu gençlik sizi aldatmasın! Şüphesiz ki bir gün gelecek, sizlerde yaşlanacaksınız. “Bu gençlik ne çabuk gelip geçti, bu ömür ne zaman bitiverdi? Keşke âhiretim için çalışsaydım, gençliğimi boşa geçirmeseydim” diyeceksiniz. Biliniz ki Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen: “Onun (dünyanın) üzerinde olan herkes, her canlı mutlaka yok olacaktır; ancak celâl ve ikrâm ile muttasıf olan Rabbinin zâtı bâkî kalacaktır.” buyurulur. (Er-Rahmân 26-27)

4- İ’tikâd konusunda İmâm Mâturîdî ve İmâm Eş’arî’nin i’tikâdından ayrılmayın! Bu hususta aslâ tâviz (ödün) vermeyin! İyi bilin ki bu iki İmâm Ehl-i Sünnet topluluğunun iki büyük imâmıdır, lideri ve önderidir. Bu iki büyük insan i’tikâdî sahada hem Peygamber Efendimizin, hem de Ashâb-ı Kirâm efendilerimizin temsilcileridirler.

Bu iki büyük imâmın i’tikâdlarına ters düşen kimselerin yollarında gitmeyin!

Kuşkusuz ki bugün yeryüzündeki Müslümanların çoğunluğu bu iki zâtı imâm, lider ve önder kabul ederek, bunlara uymuşlardır. Felâh, necât ve kurtuluş bunların yolunu tâkip etmektir. Çünkü sevgili Peygamberimiz bir Hadîs-i Şerîf’inde: “Allâh benim ümmetimi dalâlette birleştirmez, buluşturmaz, bir araya getirmez.” buyurmuşlardır. (Tirmizî, İbn-i Mâceh ve daha başkaları)

5- Dört mezhebten birine bağlı olmanızı tavsiye ederim. Bunlardan birine bağlı kalmanın gerekli olduğu kanaatini taşırım. Âlimlerin çoğunluğunun görüşü de, mezhebli olmanın gerekli olduğu yönündedir. Dört mezhebten birini bütün olarak kabul edin ve onu uygulayın. Diğer üç mezhebe de saygı duyun.

Şüphesiz ki mezhebsizlik karmaşa ve kargaşa doğurur; ayrılık ve gayrılığa sebep olur. Mezhebsizlerin sayısı kadar mezhebsizlik türer. Ümmetin birliği ise dört mezhebte birleşmekle gerçekleşir. Mezhebsizliğe çağırmak ve bu yolda çalışmak; Müslümanları bölmek, parçalamak için çalışmak demektir. Bu ise Allâh nezdinde büyük günâhtır.

Unutulmamalıdır ki mezhebsizlik dinsizliğin köprüsüdür. Mezhebsizlik ve mezheb düşmanlığı, İslâm şerîatini tehdit eden tehlikeli bid’attir.

Hadîs-i Şerîf’te: “İlim Süreyyâ yıldızında asılı olsa, mutlaka ona Fâris’in oğullarından birileri uzanıp alacaktır.” buyurulur. (Şîrâzî ve Ebû Nuaym) İmâm Suyûtî gibi âlimler: “Bu Hadîs-i Şerîf’te İmâm A’zam Ebû Hanîfe’ye işâret vardır.” demişlerdir. Çünkü Ebû Hanîfe Arap soyundan değildir.

Yine Hadîs-i Şerîf’te: “İnsanların develer üzerinde ilim almaları yakındır, ancak Medîne’nin âliminden daha âlimini bulamayacaklardır.” buyurulur. (İbn-i Hibbân ve diğerleri) Âlimler: “Bu Hadîs-i Şerîf’tede İmâm Mâlik’e işâret bulunmaktadır.” demişlerdir; çünkü İmâm Mâlik Medîne’de yetişmiş ve yaşamıştır.

Yine Hadîs-i Şerîf’te: “Kureyş’e kötü söz söylemeyin, çünkü Kureyş’in âlimi dünyâyı ilimle doldurur.” buyurulur. (Et-Tayâlâsî ve diğerleri, sayfa 46-47, El-Hayrâtu’l Hisân) Ulemâ: “Bu Hadîs-i Şerîf’te İmâm Şâfiî’ye işâret edilmiştir.” demişlerdir. Çünkü İmâm Şâfiî Kureyş’tendir.

6- İ’tikâdınınızı tashîh edin. Düzgün ve doğru bir i’tikâda sâhip olun! Şüphesiz ki bu da ancak İmâm Mâturîdî ile İmâm Eş’ârî hazretlerinin bildirdikleri şekilde gerçekleşir.

Bu iki zâtın bildirdikleri i’tikâda”Ehl-i Sünnet ve Cemaat” adı verilir.

Dört mezheb imâmı Ehl-i Sünnet ve Cemaat’in büyüklerinden ve imâmlarındandır.

İmâm Eş’arî ve İmâm Mâturîdî hazretlerinin bildirdikleri şekilde bir îmân ve i’tikâda sâhip olmak gerekir. Aksi hâlde kişinin îmânı tehlikeye girer, âhiret seâdeti ebediyyen (sonsuz olarak) kaybeder.

7- Yüce Allâh’a yer, yön ve mekân isnâd edenlerden olmayın. Kuşkusuz ki yüce Allâh yersiz, yönsüz ve mekânsız olarak vardır. Peygamberimiz ve Ashâb-ı Kirâm Efendilerimiz başta olmak üzere, tüm Ehl-i Sünnet ve Cemaat’in i’tikâdı budur.

Yüce Allâh’tan başka her varlık cisimdir, mahdûttur (sınırlıdır); uzunluğu, genişliği ve derinliği vardır.

Allâh cismânî bir varlık değildir. Dolayısıyla küçük veyâ büyük olsun, O’nun aslâ bir haddi, sınırı ve miktârı yoktur.

Eğer Allâh mahdût bir varlık olsaydı, bizim gibi mahlûk (yaratılmış) bir varlık olması gerekirdi. Mahlûk olan bir varlık ise bilindiği gibi, bir şey yaratmaya kâdir değildir.

Artık kesin olarak anlaşılmıştır ki yoktan yaratmaya kâdir olan Allâh aslâ mahdût olamaz. Nitekim İmâm A’zam Ebû Hanîfe hazretleri: “O’nun haddi yoktur.” diyerek, İmâm Nesefî de: “O mahdût değildir.” ifâdesiyle bu gerçeği açıkça dile getirirler.

İmâm Tahâvî de: “Allâh sınırlardan, sınırlarının olmasından münezzehtir.” diyerek, yine bu gerçeğe parmak basar.

8- Rabbinizi inip çıkmaktan, gelip gitmekten, oturup kalkmaktan, O’nun insanlar gibi elinin, yüzünün, gözünün veyâ herhangi bir azâsının olmasından tenzîh edin. Aslâ böyle diyenlerden olmayın, çünkü böyle diyenler hak yoldan sapmış ve yollarını kaybetmiş olurlar.

 Halit Sevimli