İmâm Eş’arî ve İmâm Mâtürîdî


İmâm Eş’arî :

İsmi ve lakabı: Ali Ebû’l Hasen El Eş’arî’dir.

Doğumu: Yaygın görüşe göre hicrî 260, Basra.

Vefâtı: Yaygın görüşe göre hicrî 324, Bağdat.

İmâm Eş’arî, Peygamberimizin ashâbından olan Ebû Mûsâ El Eş’arî’nin neslindendir. “Ehl-i Sünnet’in imâmı”, Peygamberimizin sünnetinin bayraktârı; “Kelâm âlimlerinin imâmı (lideri)”, “Ehl-i Sünnet i’tikâdının koruyucusu”, “Ehl-i Sünnet ve Cemâat yolunun şeyhi (Mürşidi)”, ünvanlarıyla anılır.

Bazı kaynaklara göre; İmâm Eş’arî kelâm ilmine, Mu’tezilenin başı, Ebû Ali El Cubbâîde başlamıştı. İ’tizâlde (bu mezhebte) El Cubbâî’ye tâbi olmuş, rivâyet edildiğine göre kırk sene Mu’tezilenin önderliğini yapmıştır. Ve bu dönemde Mu’tezile adına hâricîler, şîîler ve daha başkalarıyla birçok münâzaralarda (karşılıklı tartışmalarda) bulunmuştur. Vaktâki, yüce Allâh dînine onun yardımcı olmasını diledi, hak olan Ehl-i Sünnet yoluna uyması için, onun gönlünü açtı. İşte o zaman evine kapanarak, on beş gün boyunca hiç çıkmadı. Sonra câmiye gelerek, minbere çıktı ve cemâate seslenerek, Mu’tezile mezhebini terk ettiğini, Ehl-i Sünnet mezhebine geçtiğini; bundan böyle, bu mezhebe hizmet edeceğini söyledi. İmâm Eş’arî, artık tam Ehl-i Sünnet’e bağlı bir kimse olmuştu. Ve söylediği gibi bu yolda hizmet etmiş, o zamâna kadar hürmet gören, saygı duyulan, Mu’tezile mezhebini, ilmî tartışmalarıyla yenmiş ve perîşan etmiştir.

Eğer durum yukarıda geçtiği şekilde ise şunu belirtmek gerekir ki İmâm Eş’arî’nin Ehl-i Sünnet ile münâzarada bulunduğuna dâir elde sahîh bir senedi (ilmî dayanağı) bulunan hiçbir delîl, hiçbir rivâyet yoktur.

Bize göre ise; diğer bâzı ilim ehlinin dedikleri gibi İmâm Eş’arî, Ehl-i Sünnet’e mensub bir aileden olup, hayâtında hiçbir zaman Mu’tezile’den olmamış, onların safında bulunmamıştır.

İmâm Eş’arî, Cübbâî ve daha başkaları vâsıtasıyla Mu’tezile’nin söz ve görüşlerine vâkıf olmuş, bu söz ve görüşlerin bozuk olduğunu ispat etmek için onlarla münâzaralarda bulunmuş, delîller getirerek onların görüşlerini çürütmüş böylece bir taraftan Ehl-i Sünnet ve Cemâat i’tikâdının sağlam bir şekilde bâkî kalmasına destek olmuş diğer taraftan da i’tikâdî bakımdan onlardan uzak olduğunu göstermiştir. Bununla berâber Cübbâî ile olan akrabalık bağından dolayı kendisini Mu’tezilecilikle suçlayanlar çıkmış, o da bunun üzerine kendisinin Mu’tezile ile i’tikâdî bir bağının bulunmadığını, i’tikâdının Ehl-i Sünnet i’tikâdı üzere olduğunu göstermek istemiş de olabilir.

İmâm Eş’arî, Cübbâî ile de Mu’tezile’nin Ehl-i Sünnet’e karşı olduğu bir çok meselede münâzara yapmıştır. Bunların sonuncusunda, onların “Allâh’ın kul için en iyi olanı yapması vâciptir (farzdır)” tarzındaki görüşlerini; kuvvetli, akla ve mantığa dayalı delîllerle çürütüp Cübbâî’yi susturarak o meşhur sözünü söylemiş: “Şeyhin eşeği yokuşta kaldı” demiştir.

İmâm Eş’arî, amelde İmâm Şafiî’nin mezhebinde idi. Ehl-i Sünnet i’tikâd ve inancına büyük hizmetlerde bulunmuş olan imâm; bu hizmetleriyle Ehl-i Sünnet’in iki büyük imâmından biri olmuş, i’tikâd sahasında değerli eserler vermiştir. İ’tikâdda Eş’arî olan Müslümanlar, Şam’da, Mısır’da ve mağribde çoğunluktadır.

İmâm Mâtürîdî :

İsmi ve lakabı: Muhammed Ebû Mansur El Mâtürîdî.

Doğumu: Hicrî 280, Semerkand

Vefâtı: Hicrî 333, Semerkand

İmâm Mâtürîdî, Buhâra’nın “Mâtürîd” kazâsındandır. “İmâm Mâtürîdî”, “Mâtürîdli imâm” demektir. Bu zât, İmâm Ebû Hanîfe’nin mezhebinde yetişmiş, değerli bir üstâd ve büyük bir âlimdi. “İmâm-ul Hudâ” (hidâyet önderi), “İmâm-üs Sünneh” (Sünnetin lideri), “Ehl-i Sünnet’in başı” unvanlarıyla meşhurdur. İmâm Mâtürîdî, Ehl-i Sünnet’in çok büyük bir imâmı ve önderidir.

Mu’tezile, Karâmita ve Râfizîler gibi sapık fırkalara, felsefî görüşlere, İslâm’a zıt akımlara karşı, Ehl-i Sünnet i’tikâd ve inancını cesâretle savunmuştur. “Et Tevhîd”, “El Makâlât”, “Et Te’vîlât Fî Tefsîr-il Kur’ân-il Kerîm” gibi, kıymetli eserler bırakmıştır.

Bizim, ibâdetler, muameleler gibi, amelle ilgili konularda imâmımız, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe’dir. İ’tikâdla ilgili konularda ise, İmâm-ı Mâtürîdî’dir. Biz Türkler gibi, İmâm Ebû Hanîfe’nin mezhebinde olan Müslümanların çoğunluğu, yâni Türkiye, Türkistan, Irak ve Pakistan Müslümanları, i’tikâdda bu zâta bağlıdır.

Halit Sevimli