Mağaradakiler
  • Travel
Tag:

tevhid

Kitabiyat

Ey Müslüman Tevhid’e Nasıl İnanmalısın? – Halit Sevimli

by Magaradakiler 01 Haziran 2011

Her seviyeden okuyucunun rahatlıkla anlayabileceği bir dille kaleme alınmış olan eserde, Ehl-i Sünnet itikadına göre Müslüman’ın tevhid inancı nasıl olmalıdır? Sorusuna kapsamlı bir cevap bulabilirsiniz. Eserden izinle alıntılanmış bazı makaleler sitemizde mevcuttur.

Adı: Ey Müslüman Tevhid’e Nasıl İnanmalısın?

Yazarı: Halit Sevimli

Yayınevi: Gonca Yayınevi-2011

Sayfa Sayısı: 220

01 Haziran 2011 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
İslâmi Bakış

Ehl-i Sünnet Yolu

by Halit Sevimli 09 Kasım 2010

Yüce Allâh’a sonsuz şükürler, hamdu senâlar olsun ki büyük bir lütufta bulunarak, biz kullarını Mâtürîdî veyâ Eş’arî olmak gibi ulu bir ni’mete nâil eylemiştir.

Şüphesiz ki Eş’arîlik ile Mâtürîdîlik gerek sevgili Peygamberimizin ve gerekse Ashâb-ı Kirâm, Tâbiîn (Ashâb-ı Kirâma tâbi olanlar) ve Tebea-i Tâbiîn (Tâbiîne tâbi olanlar, uyanlar) Efendilerimizin yoludur. Bu yol Cadde-i Kübrâ’dır, ana yoldur, en büyük yoldur.

Bu yol tenzîh yoludur; Yüce Allâh’ı tenzîh edenlerin yoludur, O’nu teşbîh ve tecsîm etmekten, yâni yaratılmışlara benzetmekten ve O’nun cisim olduğuna inanmaktan sakınanların yoludur.

Bu yol Allâh’ın yersiz, yönsüz ve mekânsız olarak var olduğuna, O’nun zamandan, mekândan, hacim ve cisim anlamında “yed”, “vech” ve “ayn” dan (el, yüz ve gözden), zâhir yâni görünen mânâda inmekten ve gelmekten münezzeh olduğuna inananların yoludur.

Bu yol ki, Allâh’ın Kitâbına ve Rasûlullâhın Sünnet’ine bağlılık yoludur. Bu yol ki İmâm Ebû Hanîfe’nin, İmâm Mâlik’in, İmâm Şâfiî’nin, İmâm Ahmed’in ve İmâm Evzâî gibi diğer müctehidlerin yoludur. Bu yol Cüneyd-i Bağdâdî, Şâh-ı Nakşibendi, Abdülkâdir Geylânî, İmâm Rufâî’nin yoludur.

Doğrusunu söylemek gerekirse, İslâm diyârında, özellikle memleketimizde, yâni kendi öz vatanında, 70-80 seneden beri, hattâ bir asırdan beri Ehl-i Sünnet ve Cemâat i’tikâdı; garîb, öksüz, kimsesiz, sâhipsiz ve müdâfaasız kalmıştır.

Diğer bir ifâdeyle; vâdiler ıssız, dağlar arslansız kalmıştır. Üç beş arslan kalmışsa da onlarında ses telleri donmuş, dilleri tutulmuş, bu yüzden kükremez olmuşlardır. Evet, bu sâhada suskun kalınmış, bu temiz i’tikâd, mihraplardan, kürsü ve minberlerden haykırılmaz olmuştur.

Bakılmayan, özen gösterilmeyen tarla ve toprakların yabancı ve her çeşit otlar tarafından işgâl edildiği gibi, bugün Ehl-i Sünnet ve Cemâat inancı ve i’tikâdı da yabancı, zararlı ve tehlikeli inançlar tarafından işgâl edilir bir hâle gelmiştir.

Ne yazık ki günümüzdeki meslektaşlarımız, umûmiyetle üzerlerine düşen müdâfaayı yapmamakta, bir kısmının da bu yabancı ve zararlı bâtıl inançların te’siri (etkisi) altında kaldıkları, hattâ bu inançları savunur hâle geldikleri müşâhade edilmektedir.

Nitekim bâzı meslektaşlarımızın, sapık fırkalardan olan Cehmiyye fırkasının, “Allâh her yerdedir” tarzındaki ifâdesinin doğru olduğunu, böyle söylemekte bir mahsur olmadığını iddiâ ve hattâ müdafaa ettikleri görülmüştür. Hâlbuki bu ibârenin, ne niyet ile olursa olsun, Ehl-i Sünnet’e göre söylenmesi sakıncalıdır. Açıkçası “Allâh her yerdedir” sözü, Ehl-i Sünnet’e göre yanlış ve bâtıldır. Yegâne doğru olan, الله مَوْجُودٌ بِلا مَكَانٍ  (Allâh mekânsız olarak vardır) ifâdesidir. (Geniş bilgi için bkz. “Müslüman Allâh’a Nasıl İnanmalıdır?” Sayfa 247)

Peki, bu yabancı ve zararlı inançların memleketimizde yayılma istidâdı (eğilimi) göstermesinin sebebi nedir?

Cevap:

Bunun bir tek sebebi vardır; o da bu temiz, berrak ve nezih olan Ehl-i Sünnet i’tikâdının ihmâl edilip, insanlarımıza anlatılmaması ve öğretilmemesidir.

Muhterem Hocam! Bir hoca efendi ve ilâhiyatçı olarak sen, Müslümanlara karşı sorumlu olduğun vazîfeni yapmazsan, hâliyle ve tabiatıyla yabancılar gelerek, senin memleketinde cirit atarlar, bâtıl i’tikâdlarını yayar ve satarlar. Böylece senin evlâdını, “Allâh, Arş’a istikrâr etmiş, kurulup oturmuştur, O’nun eli hakîkidir” diyen, katıksız bir Mücessim (cisimlendiren, cisim olduğuna inanan)  yaparlar.

Peki, bunun önüne geçmek için ne yapmak lâzımdır?

Bunun önüne geçmek için, doğusuyla batısıyla, güneyi ve kuzeyiyle memleketimizin bütün hocalarının harekete geçmesi ve bu hususta seferber olması lâzımdır. Şöyleki: Ehl-i Sünnet i’tikâdını, önce kendilerinin sağlam bir şekilde öğrenmeleri, sonra da halkımıza öğretmeleri lâzımdır.

Şüphesiz ki gerçek dîn âlimlerinin esas ve temel vazîfelerinden biri de Ehl-i Sünnet’e karşı olan fırkalarla mücâdele etmektir. İlmi ve imkânı olduğu hâlde, vazîfesini yapmayarak, bu mücâdeleden kaçan her Müslüman, Allâh nezdinde suçludur, günâhkârdır.

Kuşkusuz ki bu ilim, yâni tevhîd ve i’tikâd ilmi; Ehl-i Sünnet âlimlerinin de ifâde ettikleri gibi, ilimlerin en şereflisi, en gözde ve güzîdesidir.

Bu ilmin, ilimler arasında ki derecesi böyle yüce olunca, bu ilmi öğrenerek insanlar arasında yayılmasına vesîle ve sebep olanların da, Allâh nezdinde en büyük ecir ve mükâfatlara nâil olacakları, kuşluk vaktindeki güneş gibi âşikârdır, ayan beyandır.

İnşâallâh Mü’min kardeşlerim böyle eserlerin değerini, kadr-u kıymetini bilirler, öğrenip öğreterek; İslâm’a ve Müslüman kardeşlerine hizmet ederler, insanların kurtuluşuna sebep olurlar. Böylece Yüce Allâh’ın rızâsına ererler. İşte en büyük kazanç da budur.

Halit Sevimli

Daha geniş bilgi için: Halit Sevimli, Ey Müslüman Tevhide Nasıl İnanmalısın?

09 Kasım 2010 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
İslâmi Bakış

Rabbimizi İyi Bilmeli ve İyi Tanımalıyız

by Halit Sevimli 31 Ekim 2010

Rabbimizi iyi bilmeli ve iyi tanımalıyız, çünkü İmâm Gazâlî Hazretlerinin dediği gibi:

لا تَصِحُّ الْعِبَادَةُ إِلاَّ بَعْدَ مَعْرِفَةِ الْمَعْبُودِ “Kişi ma’bûdunu, kendisine ibâdet ettiği ilâhını bilip tanımadıkça, ibâdeti sahîh olmaz.” Bundan dolayıdır ki, Rabbimizi ve O’nun sıfatlarını bilmek ve öğrenmek zorundayız.

Rabbimiz olan Yüce Allâh vardır. Bütün varlıklar O’nun varlığına şâhittir. Nasıl ki bir eser, müessirinin (sanatkârının) varlığını gösteriyorsa, tüm yaratılmışlar da, onları yaratan Allâh’ın varlığını gösterir.

Yüce Rabbimiz ezelîdir; varlığının başlangıcı yoktur. Yüce Rabbimiz ebedîdir; varlığının sonu yoktur. Yüce Rabbimiz bir ve tektir; eşi ve benzeri yoktur. Yüce Rabbimiz hiçbir varlığa benzemez. Yüce Rabbimizin varlığı kendindendir. O, ihtiyaçsızdır; aslâ bir şeye, bir varlığa, bir mekâna muhtâc değildir.

Yüce Rabbimiz diridir; O’nun için ölüm söz konusu değildir. Yüce Rabbimiz her şeyi bilir; bilmediği bir şey yoktur. Yüce Rabbimiz her sesi işitir; işitmediği bir ses olamaz. Yüce Rabbimiz her şeyi görür; görmediği bir şey düşünülemez. Yüce Rabbimiz irâde sıfatıyla vasıflıdır; O’nun irâdesi olmadan hiçbir şey meydâna gelmez. Yüce Rabbimiz her şeye kâdirdir; dilediği her şeye gücü yeter. Yüce Rabbimiz tekellüm (konuşma) sıfatıyla da vasıflıdır; ancak O’nun tekellümü ses ile değildir. O; harfler ve ses olmadan, tekellüm eder (konuşur). Yüce Rabbimiz yaratıcıdır; her şeyi yaratan, yoktan vâr eden O’dur. O’ndan başka bir yaratıcı yoktur.

Yüce Rabbimiz zerre olmadığı gibi, zerrelerden oluşmuş bir varlık da değildir. Dolayısıyla Yüce Allâh, mekân tutmaktan ve herhangi bir boşluğu doldurmaktan münezzehtir.

Yüce Rabbimiz, şekli ve sûreti olan bir varlık da değildir. Yüce Allâh oluşumdan, değişimden, herhangi bir şekil ve sûrete girmekten münezzehtir (arıdır).

Yüce Rabbimiz, mahdûd (sınırlı, haddi ve miktârı olan) bir varlık da değildir. Hacim bakımından yaratılmışların en büyüğü Arş-ı Âlâdır. Atomdan Arş-ı Âlâya, maddeden enerjiye, mekândan zamana bütün yaratılmışlar mahdûddur yani sınırlıdır, haddi ve miktârı vardır. Yüce Rabbimiz ise aslâ mahdûd bir varlık değildir.

İmâmımız İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe Hazretlerinin, “Fıkh-ı Ekber”inde dediği gibi; Allâh’ın ne büyük olsun, ne de küçük, aslâ bir haddi, sınırı ve miktârı yoktur.

Yüce Rabbimiz, bileşik ve birleşik bir varlık da değildir. Yüce Allâh, hâşâ insanlar gibi organı, âzâsı olan; eli, kolu, ayağı, bacağı, yüzü, gözü, gövdesi ve kulağı bulunan bir varlık da değildir.

Yüce Rabbimiz, herhangi bir bütün olmadığı gibi, bütünün bir parçası da değildir.

Yüce Rabbimizin herhangi bir mâhiyeti olmadığı gibi, herhangi bir kemmiyet ve keyfiyeti, yâni nicelik ve niteliği de yoktur; çünkü mâhiyet ve keyfiyet cisimlere mahsustur; Allâh ise cisim değildir.

Yüce Rabbimiz, yemekten, içmekten, çalışmaktan, yorulmaktan, uyumaktan, uyanmaktan, oturmaktan, kalkmaktan, inmekten, çıkmaktan, hareket etmekten, durmaktan, hareketli veyâ hareketsiz, yâni durgun olmaktan da münezzehtir.

Yüce Rabbimiz, herhangi bir şeye, bir cisme; meselâ bir insana hulûl etmez (girmez), onunla birleşmez. Muhakkaktır ki; bir şeyin, bir şeye girmesi için, bunlardan her ikisinin de cisim olması gerekir; Allâh ise, gerek kesîf ve gerekse latîf olsun, herhangi bir cisim değildir. Bu sebeple Yüce Allâh herhangi bir cisme girmekten yüce ve münezzehtir.

Yüce Rabbimiz, herhangi bir yönde olmaktan veyâ herhangi bir yerde meselâ, Arş’ta veyâ Ferş’te mekân edinmiş, başka bir tâbirle Arş’ı veyâ Ferş’i yer edinmiş olmaktan münezzehtir, Arş’ta veyâ Ferş’te ikâmet etmiş bulunmaktan da münezzehtir.

Şüphesiz ki, bir mekânda olmak, bir cihette bulunmak cisimlere mahsustur, Yüce Allâh ise, aslâ cisim değildir. (Ferş için bkz. “Müslüman Allâh’a Nasıl İnanmalıdır?” sayfa 279)

Yüce Rabbimiz yersiz, yönsüz ve mekânsız olarak vardır; nitekim Erzurumlu İbrâhim Hakkı Hazretleri “Mârifetnâme” sinde:

“Ne göklerde, ne yerlerde,
Ne sağ u sol, ne ön ardda,
Cihetlerden münezzehtir
Ki, hiç olmaz mekânullâh.”

diyerek, bu gerçeği dile getirir. (Mârifetnâme 263)

Cihet: Yön demektir.

“Hiç olmaz mekânullâh” demek de: “Allâh’ın aslâ bir yeri olmaz. Allâh mekândan münezzehtir, Allâh mekânsız, yâni yersiz olarak vardır.” demektir.

Bu inanç; sevgili Peygamberimizin, ashâbının ve başta dört mezhebin imâmları olmak üzere, İmâm Mâtürîdi ile İmâm Eş’arî’nin ve gerçek Ehl-i Sünnet Ve Cemâat olan biz Mâtürîdi ve Eş’arîlerin inancıdır. Bu inancı böyle bilmek, kadın erkek her Müslüman’a farzdır.

Arzu eden, İmâm-ı A’zam Hazretlerinin “Fıkh-ı Ekber” ine ve İmâm Nesefî Hazretlerin “Akîde” sine bakabilir. Daha geniş bilgi için “Müslüman Allâh’a Nasıl İnanmalıdır?” ile “Ey Müslüman Tevhîd’e Nasıl İnanmalısın?” isimli eserlerimize bakınız.

Bu inancı evlâtlarımıza öğretmek, ana ve baba olarak en büyük görevlerimizdendir.

Halit Sevimli

Daha geniş bilgi için:

Halit Sevimli, Müslüman Allah’a Nasıl İnanmalıdır?, Şefkat Yayınevi, İstanbul, 2010

Halit Sevimli, Ey Müslüman Tevhide Nasıl İnanmalısın?, Gonca Yayınevi, İstanbul, 2011

31 Ekim 2010 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
Kitabiyat

Müslüman Allah’a Nasıl İnanmalıdır? – Halit Sevimli

by Magaradakiler 06 Ekim 2010

Günlük hayatta kullanıldığını işittiğimiz hangi kelime ve cümleler, itikadi açıdan büyük tehlike arz etmektedir? Birtakım kişilerce, tartışmalıymış gibi gösterilen bazı itikadi meselelerin doğrusu nedir? Ehl-i sünnet itikadına göre, Müslüman’ın imanı nasıl olmalıdır?

Bunlar ve benzeri pek çok konuda kapsamlı bilgi içeren eser, son derece sade bir üslupla ve her seviyeden okuyucunun anlayabileceği tarzda kaleme alınmış. Elimizdeki baskı, Enver Baytan ve Arif Coşkun Hoca Efendilerin sunumlarını haizdir.

Adı: Müslüman Allah’a Nasıl İnanmalıdır?

Yazarı: Halit Sevimli

Yayınevi: Şefkat-2010

Sayfa Sayısı: 368

06 Ekim 2010 3 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail

About Me

About Me

Writer & Reader

Neque porro quisquam est, qui dolorem ipsum quia dolor sit amet, consectetur, adipisci velit, sed.

Keep in touch

Facebook Twitter Instagram Pinterest Tumblr Youtube Bloglovin Snapchat

Newsletter

Subscribe my Newsletter for new blog posts, tips & new photos. Let's stay updated!

Recent Posts

  • Rachel Corrie

    16 Mart 2024
  • 2023 Kitap Fuarları

    25 Kasım 2022
  • 2022 Kitap Fuarları

    10 Ocak 2022
  • Covid-19 Pandemisi ve Sağlık Çalışanları Üzerindeki Etkileri: Sosyolojik Perspektif

    26 Mayıs 2021
  • 2021 Kitap Fuarları

    29 Ekim 2020

Categories

  • Edebiyat (6)
  • Ekonomi (6)
  • Featured (6)
  • Genel (23)
  • İş Dünyası (9)
  • İslâmi Bakış (11)
  • Kitabiyat (42)
  • Kitap Fuarı (6)
  • Kitap Fuarı Detay (7)
  • Life (2)
  • Moments (7)
  • Nature (5)
  • Sanat (1)
  • Stories (6)
  • Tarih (4)
  • Travel (5)

About me

banner
Soledad is the best selling Blog & Magazine WordPress Theme of this year on Themeforest.

Popular Posts

  • 1

    Writing New Life Chapter

    07 Haziran 2017
  • 2

    My Baby Cactus

    07 Haziran 2017
  • 3

    Green Corner in My Home

    07 Haziran 2017

Newsletter

Subscribe my Newsletter for new blog posts, tips & new photos. Let's stay updated!

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • Pinterest
  • Tumblr
  • Youtube
  • Bloglovin
  • Snapchat

@2019 - All Right Reserved. Designed and Developed by PenciDesign


Back To Top
Mağaradakiler
  • Travel