Mağaradakiler
  • Travel
Tag:

şiir

Tarih

Ulukışla Menzilhanesi

by Mustafa Sevimli 15 Mayıs 2015

Osmanlı Devleti’nde resmi haberleşme, devletin ilk kurulduğu dönemden itibaren ulaklar aracılığıyla sağlanırdı. Posta tatarları da denilen ulaklar önceleri Kırım Tatarları arasından seçilir ve atlı olarak hizmet verirlerdi. Kendilerine mahsus elbise ve kalpakları olur, bunlar başkaları tarafından kesinlikle kullanılmazdı. Devletin önemli ve acele işlerle ilgili haberlerini merkez ile eyaletler arasında götürüp getiren ulakların güvenilir, dürüst ve yol şartlarına dayanıklı olmalarına özen gösterildi.

Devletin sınırlarının genişlemesiyle birlikte merkez ve eyaletler arasında düzenli bir haberleşme ağı kurma ihtiyacı ortaya çıkmış ve XVI. yüzyıl sonlarına doğru menzilhaneler gelişmeye başlamıştır. Posta istasyonları olarak görev yapan menzilhaneler haberleşme hizmetinde çalışan ulakların konakladıkları mekânlardı. Ulaklar geçtikleri yollar üzerinde bulunan menzilhanelerde konaklayarak dinlenirler ve atlarını değiştirerek yollarına devam ederler, böylece hızlı ve güvenli bir şekilde haberleşmeyi sağlarlardı.

Anadolu’daki önemli menzilhanelerden birisi de, Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” şiirine ilham kaynağı olmuş olan Ulukışla Menzilhanesidir. Yapı, bir külliye şeklinde Sadrazam Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.

ulukisla menzilhanesi iceriden gorunum

Yöre halkı arasında, Paşa Hanı, Kışla, Ulukışla Kervansarayı gibi isimlerle de anılmakta olan menzilhane, Niğde’nin Ulukışla ilçe merkezindedir. Coğrafi konum olarak, Niğde’nin güneyinde, Adana-Aksaray kara yolu üzerinde yer alan ilçe, “Ulukışla” ismini menzilhaneden dolayı almıştır. Evliya Çelebi de yöreden “Ulukışlak” adıyla söz etmektedir.

Mimar akademisyen Eser Gültekin, menzilhaneyi şöyle tasvir eder:

“Külliye, kuzeyden güneye eğimli bir arazi üzerindedir. Külliyenin odak yapısı; doğu-batı yönünde uzanan, yaklaşık dikdörtgen plana sahip arastadır. Arasta; dolaşımı sağlayan üstü örtülü bir sokaktır. Arastanın kuzey cephesi, hanın avlusuna bitişiktir. Avlunun doğu ve batı revakları, arastanın bu cephesine dik konumdadır. Arastanın avluyla bağlantısı, kuzey cephesinin ortasındaki kapı ile sağlanmaktadır.

ulukisla menzilhanesi cati

Kareye yakın dikdörtgen şekilli avlunun güney kenarında arasta; doğu ve batısında revaklar; kuzeyinde ise hücre ve eyvanlardan oluşan özel geceleme mekânları (tabhane) vardır. Bu mekanlar avluya göre yatay konumdaki Kuzey Ahırı’na bitişiktir. Kuzey Ahırı ise, avlunun kuzey kenarını boydan boya kaplayan enine dikdörtgen planlı bir mekandır.

Güney Ahırı ise, dar kenarı ile arastanın güney cephesine bitişiktir. Ahır kitlesi, bu cepheyi yaklaşık olarak iki eşit parçaya bölmektedir. Kuzey kenarı ile arastaya bitişik olan hamam da, arastanın güney cephesinin batı yarısını ortalamaktadır. Caminin avlusuyla, arastanın bağlantısını sağlayan giriş, dışa açılan sivri kemerli bir eyvan şeklinde düzenlenmiştir. Ancak eyvan sonradan bir duvarla kapatılarak, giriş iptal edilmiştir. Bugün bu mekan, caminin deposu olarak kullanılmaktadır.

Menzilhanenin güneydoğu ucunda yer alan camii, bugünkü konumuyla, külliyeden tecrit edilmiş, ayrı bir yapı gibi durmaktadır. Muhtemelen ilk inşa edildiği dönemde camii avlusunu sınırlayan ve arasta ile bağlantısını pekiştiren bir çevre duvarı olmalıydı.” (Eser Gültekin, Ulukışla ve Öküz Mehmet Paşa Menzil Külliyesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2001, s. 37-44)

Mustafa İ. Sevimli

15 Mayıs 2015 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
Edebiyat

Hazan ve Yalnızlık

by Mustafa Sevimli 18 Kasım 2010
Zaman içinde, yoldayım yine.
Bir okul çıkışı hava karanlık,
Soğuk şehir koşuşan insanlar.
Biraz üzgün, biraz dertli, buruk.
Kaldırımlar arkadaşım.
 
Geçen bir otomobilin farları,
Kaldırımda parıldayan şey, o bir yaprak.
Rüzgârın yollarda sürüklediği,
Düşen sarı bir yaprak.
Karanlık, soğuk ve yalnızlığın içinde.
 
Bana benziyor o, tıpkı ben, yalnız.
İnsanlar aldırmıyor ona.
Şehir kendine geliyor vakit geçtikçe
İnsanlar mutlu sevdikleriyle.
 
Derken ıssız kaldırımlar üzerinde,
Bir ayak sesi aldırmadan,
Basıyor üzerine zavallı yaprağın.
Onlarca parça yavaş yavaş kayboluyor,
Rüzgârın karanlığın çaresizliğin elinde.
 
Ve ben yine yalnız karanlığın içinde.
Acıyorum bana benzeyen zavallı yaprağa.
Kim bilir; belki de, belki de acıdığım kendim.
Çözemiyorum burukluğu.
 
Üzerime düşen birkaç damla yağmur,
Ve gecenin içinde kayboluyorum.

 Mustafa İ. Sevimli

18 Kasım 2010 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail

About Me

About Me

Writer & Reader

Neque porro quisquam est, qui dolorem ipsum quia dolor sit amet, consectetur, adipisci velit, sed.

Keep in touch

Facebook Twitter Instagram Pinterest Tumblr Youtube Bloglovin Snapchat

Newsletter

Subscribe my Newsletter for new blog posts, tips & new photos. Let's stay updated!

Recent Posts

  • Rachel Corrie

    16 Mart 2024
  • 2023 Kitap Fuarları

    25 Kasım 2022
  • 2022 Kitap Fuarları

    10 Ocak 2022
  • Covid-19 Pandemisi ve Sağlık Çalışanları Üzerindeki Etkileri: Sosyolojik Perspektif

    26 Mayıs 2021
  • 2021 Kitap Fuarları

    29 Ekim 2020

Categories

  • Edebiyat (6)
  • Ekonomi (6)
  • Featured (6)
  • Genel (23)
  • İş Dünyası (9)
  • İslâmi Bakış (11)
  • Kitabiyat (42)
  • Kitap Fuarı (6)
  • Kitap Fuarı Detay (7)
  • Life (2)
  • Moments (7)
  • Nature (5)
  • Sanat (1)
  • Stories (6)
  • Tarih (4)
  • Travel (5)

About me

banner
Soledad is the best selling Blog & Magazine WordPress Theme of this year on Themeforest.

Popular Posts

  • 1

    Writing New Life Chapter

    07 Haziran 2017
  • 2

    Create your DIY Bag

    07 Haziran 2017
  • 3

    My Baby Cactus

    07 Haziran 2017

Newsletter

Subscribe my Newsletter for new blog posts, tips & new photos. Let's stay updated!

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • Pinterest
  • Tumblr
  • Youtube
  • Bloglovin
  • Snapchat

@2019 - All Right Reserved. Designed and Developed by PenciDesign


Back To Top
Mağaradakiler
  • Travel