Giriş
Pandemi etimolojik olarak; kadim Yunancada tüm anlamına gelen “pan” kelimesi ile insanlar anlamına gelen “demos” kelimesinin birleşiminden oluşmaktadır. Pandemi kavramı, dünya üzerinde geniş bir coğrafyada yayılım gösteren salgın hastalık anlamında kullanılır. Bir hastalığın pandemi olarak tanımlanması için; daha önce maruz kalınmamış olması, insanlar arasında kolayca yayılması ve tehlikeli olması, hastalığa yol açan etkenin insanları etkilemesi gerekir.
Covid-19 pandemisinin gelişim sürecine kısaca bakarsak; 31 Aralık 2019’da Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Çin Ülke Ofisi tarafından, Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde etiyolojisi bilinmeyen pnömoni (zatürre) vakaları bildirildi.
7 Ocak 2020’de daha önce insanlarda tespit edilmemiş yeni bir koronavirüs olan (2019-nCoV) hastalık etkeni olarak tanımlandı. Daha sonra hastalığın adı COVID-19 olarak kabul edilmiş, virüs SARS CoV ile benzerliğinden dolayı SARS-CoV-2 olarak isimlendirilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü, COVID-19 salgınını 30 Ocak’ta “uluslararası boyutta halk sağlığı acil durumu” olarak sınıflandırmış, ilk salgının başladığı Çin dışında 113 ülkede COVID-19 vakalarının görülmesi, virüsün yayılımı ve şiddeti nedeniyle 11 Mart’ta küresel pandemi olarak tanımlamıştır. (“T.C. Sağlık Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu Çalışması”, 2020, s.5).
Pandemiler, bir olgu olarak birey ve toplum üzerinde, psikolojik, ekonomik ve sosyal açıdan derin etkiler bırakmakta aile, din, ekonomi, eğitim, siyaset ve tıp gibi sosyal kurumlar da bu olgu ile doğrudan etkileşime girmektedirler.
Bu çalışmada Covid-19 pandemisinin sağlık çalışanları üzerindeki etkileri psikolojik ve sosyolojik açıdan incelenecektir.
Covid-19 Pandemisinin Psikolojik Etkileri
Yapılan çok sayıda araştırma göstermiştir ki pandemi sürecinde sağlık çalışanları, stresten özellikle etkilenen meslek grubudur. Sağlık çalışanları travma sonrası stres bozukluğu, tükenmişlik sendromu, fiziksel ve duygusal tükenme ve duyarsızlaşma gibi, afet durumlarında yaygın görülen semptomları geliştirme riski altındadır.
Afet ve pandemi gibi olağan dışı dönemlerde yeterli sağlık hizmetini sürdürmek için sadece uzman sağlık çalışanı sayısını değil, aynı zamanda her uzmanın çok sayıda hasta bakma yeteneğini de maksimize etmek gerekir. Kritik durumdaki hasta sayılarında dalgalanmaların aylarca sürebileceği düşünüldüğünde, sağlık uzmanlarının uzun bir zaman diliminde tüm potansiyellerini yerine getirebilmeleri de önemlidir. Stres altında ve uzun süreli çalışma koşullarında tüm insanların karşılaştıkları toplumsal kaymalar ve duygusal stres faktörlerine sağlık çalışanları daha fazla maruz kalmaktadır. Aşırı iş yükü, ahlaki ikilemler ve aşina olduklarından büyük ölçüde farklılaşmış iş ortamı gibi faktörler duygusal zorlanmaları beraberinde getirmektedir (Shanafelt, Ripp, Trockel, 2020).
Covid-19 servislerinde ve ikinci ve üçüncü basamak servislerde hastalara yardım eden 1.257 sağlık sektörü çalışanı üzerinde yapılan bir anketten elde edilen veriler, yüksek oranda depresyon (%50), anksiyete (%44,6), uykusuzluk (%34) ve sıkıntı (%71,5) gösterdi (Lai vd., 2020).
Rossi ve arkadaşlarının yaptığı bir araştırma, salgın sırasında İtalya’daki sağlık çalışanları üzerinde, risk faktörleri ile ruh sağlığı ilişkisini değerlendirerek, özellikle genç kadınlar ve ön saflarda çalışanlar arasında yüksek oranda ruh sağlığı sorunları olduğunu doğruladı. (Rossi vd., 2020).
Covid-19 Pandemisinin Sosyolojik Etkileri
Covid-19 pandemisi, insanların bireysel ve toplumsal ilişkileri yaşama şeklini değiştirdi. Karantina, esnek çalışma, evde geçirilen zamanın artması, fiziki mesafenin dijital cihazlarla azaltılması, uzaktan eğitim, internet kullanımının artışı, e-ticaret tercihlerinin artışı, elektronik ödeme yöntemlerinin tercihi gibi kavramlar ile günlük yaşamın farklı bir organizasyonu karakterize edildi. Bu durum aynı zamanda küresel düzeyde bir toplumsal değişime de işaret etmektedir.
Pandemilerin sosyalizasyonu azaltıcı bir etkisi olduğu bilinmektedir. Bulaşma korkusu gibi sürekli hale gelmiş risklerin varlığı, kişinin giderek içe kapanmasını artırmakta bu durum sosyal ilişkileri azaltıcı etki göstermekte ve yabancılaşma durumu yaşanmasına yol açmaktadır.
Sağlık çalışanları özelinde pandemi, felaketle sonuçlanan herhangi bir olayla karşılaştırıldığında enfeksiyon riski ile günlük temas halinde olan sağlık çalışanlarına yönelik dışlayıcı ve damgalayıcı tutumlarla karşılaşma gibi karakteristik özellikler de barındırmaktadır. (Brooks vd., 2020).
Yoğun bakım gibi çok kritik alanda çalışan sağlık çalışanları gerekli Kişisel Koruyucu Donanım giydikten sonra yaklaşık 6 saat bir şey içemez, yemek yiyemez veya ihtiyaç gideremezler. KKD’nin görev saatlerinden sonra çıkarılması, büyük özen gerektirir. Sağlık çalışanı eve gittiğinde eşi veya çocukları ile konuşmaz, evde herhangi bir eşyaya dokunmaktan kaçınır ve önce banyoda sabun ve suyla dezenfekte olmaya gider. Çünkü onu artık ailesi için başka bir endişe dalgası almıştır (Misra, 2020).
Sağlık çalışanları içinde kadın ve erkek hekimler değerlendirildiğinde her iki cinsiyeti farklı şekilde etkileyebilecek etmenlerden biri, çalışma yükümlülüklerinin aile rollerini olumsuz etkilediği iş-aile rol çatışmasıdır. Kadınlar tıbbi işgücüne giderek daha yüksek oranlarda katılmaktadırlar. Buna karşın kadın hekimler erkek meslektaşlarından önemli ölçüde daha fazla ev ve çocuk bakımı görevi üstlenmektedir. Ev işçiliğinin bu eşit olmayan iş dağılımı nedeniyle kadın hekimlerin kariyerlerindeki kısıtlamaları dile getirmeleri daha olasıdır (Guille vd., 2017).
Covid-19 Pandemisi ve Tıp Kurumu
Hekimlik, uzun bir eğitimle birlikte yüksek bilgi birikimine sahip olma, bir meslek örgütü etrafında birleşmiş olma, mesleki ve etik kurallara sıkı sıkıya bağlı olma ve toplumun çıkarını kendi çıkarlarından önde tutma gibi profesyonel mesleklerin niteliklerini haiz bir meslektir. Fakat aynı zamanda bu özellikler hekimlerin muteber ve otoriter bir sosyal sınıf olmasını sağlamakta ve beraberinde “tıp kurumu” ile toplum arasında yapısal asimetrik bilgi ilişkisi tesis etmektedir.
Covid-19 pandemisi ile birlikte tıp kurumunun şeffaflaşmaya başladığı, daha önce hiç olmadığı kadar çok profesyonelin medyada yer aldığı görülmektedir. Sosyal medya üzerinden birçok hekimin Covid-19 ve başka hastalıklar hakkında görüş bildirmeye başlaması bir tür teletıp örneği oluşturmaktadır.
Tıp kurumu virüsle mücadelenin ön cephelerinden biri olması sayesinde, hem diğer sosyal kurumlarla hem de kamu ile daha katılımcı, paylaşımcı ve eşit ilişkiler kurma yolunda önemli adımlar atmaktadır. (Koytak, 2020, s.46).
Sonuç
Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının yaşadıkları zorluklar ortadadır. Bu bağlamda pandemi esnasında ve sonrasında sağlık çalışanlarını motive edecek çalışmalar yapılmalıdır. Öncelikle sağlık çalışanlarının fiziksel ve psikolojik durumlarının korunması önemlidir. Çalışanlar istedikleri takdirde psikiyatrik destek hizmetlerine sürekli olarak ulaşabilmeli, ayrıca sosyalizasyonu sağlayacak alternatif tedbirler araştırılmalıdır.
Sağlık çalışanları için güvenli dinlenme alanları oluşturulmalı, çalışma koşulları ve özlük hakları gibi konularda iyileştirmeler yapılmalıdır. Sağlık kurumlarının sağlık çalışanlarına yönelik yapacağı her türlü iyileştirmenin salgınla mücadele sürecinde elde edilebilecek her türlü kazanımı doğrudan veya dolaylı olarak etkileyeceği unutulmamalıdır.
Daha genel bir sosyolojik pespektiften bakarsak, Covid-19 pandemisi; bireysellik çağında, daha fazla haz ve konfor uğruna bencilleşen ve kontrolün kendisinde olduğu yanılgısıyla yaşayan insana, çaresizliğiyle yüzleşerek daha sorumlu davranmayı öğrenmesi gerektiğini hatırlatmıştır. Salgın hastalığın ortaya çıkardığı sorunlar bireyin, toplulukların ve küresel sistemin kırılganlıklarını, tahribatlarını ve eşitsizliklerini de ortaya çıkarmıştır.
Kaynakça
Brooks, S., Webster, R. S., Woodland, L., Wessely, S., Greenberg, N., et al. (2020). The psychological impact of quarantine and how to reduce it: rapid review of the evidence. Lancet 395:10227. doi: 10.1016/S0140-6736(20)30460-8
Guille C, Frank E, Zhao Z, et al. Work-Family Conflict and the Sex Difference in Depression Among Training Physicians. JAMA Intern Med. 2017;177(12):1766–1772. doi:10.1001/jamainternmed.2017.5138
Koytak, E. (2020). Kasiyerleri Neden Alkışlamalıyız?. Lütfi Sunar (Ed.), Covid-19 Salgınının Sosyolojik Analizi içinde (s.45-48). erişim https://tyap.net/covid-19-salgininin-sosyolojik-analizi
Lai J, Ma S, Wang Y, et al. Factors Associated With Mental Health Outcomes Among Health Care Workers Exposed to Coronavirus Disease 2019. JAMA Netw Open. 2020;3(3):e203976. doi:10.1001/jamanetworkopen.2020.3976
Misra A. (2020). Doctors and healthcare workers at frontline of COVID 19 epidemic: Admiration, a pat on the back, and need for extreme caution. Diabetes & metabolic syndrome, 14(3), 255–256. https://doi.org/10.1016/j.dsx.2020.03.006
Rossi R, Socci V, Pacitti F, et al. Mental Health Outcomes Among Frontline and Second-Line Health Care Workers During the Coronavirus Disease 2019 (COVID-19) Pandemic in Italy. JAMA Netw Open. 2020;3(5):e2010185. doi:10.1001/jamanetworkopen.2020.10185
Shanafelt T, Ripp J, Trockel M. Understanding and Addressing Sources of Anxiety Among Health Care Professionals During the COVID-19 Pandemic. JAMA. 2020;323(21):2133–2134. doi:10.1001/jama.2020.5893
T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü COVID-19 (SARS-CoV-2 Enfeksiyonu) Rehberi. Bilimsel Danışma Kurulu Çalışması, T.C. Sağlık Bakanlığı 07 Aralık 2020, Ankara. https://covid19.saglik.gov.tr/TR-66337/genel-bilgiler-epidemiyoloji-ve-tani.html
Mustafa İ. SEVİMLİ