Haçlı Yürüyüşü


Paris’te kışkırtıcı ve onun ötesinde dini değerleri aşağılayıcı dergiyi basanlar ya da Cezayirli kardeşler ‘cezalarını bulduklarına’ veya infaz edildiklerine göre Paris’te çıkarılan yapay gürültü veya gösteri ne anlama geliyor? Peşinen söyleyelim: Haçlı yürüyüşü veya Haçlıların ayak sesleri.  Veya ikinci kademede İslâmfobik resmi Pegida yürüyüşü. Kaldı ki Fransız basını bile resmi rivayete veya anlatıma itibar etmiyor. Batı basını kuşkularını art arda sıralıyor. Artık İslâm dünyasının basını da meseleye bir tertip olarak bakıyor. Mesele üç düzeyde ele alınabilir.

Birinci olarak, olay düzeyinde mesele tertip kokuyor. Nitekim olayla ilgili açıklar gün geçtikçe iyice ortaya çıkıyor. 11 Eylül olayında olduğu gibi binalar un ufak olurken ve toz haline gelirken geride pasaportlar canileri göstermesi için sapasağlam kalıyor. Acaba onları özenle birileri mi oraya bıraktı?

 İkinci kademede tepkiler, kurgu ve çıkarılan gürültü ise palyatif ve suni. Bu da gösteriyor ki, 11 Eylül gibi olay kullanılıyor. 11 Eylül olayı düzmece olduğu gibi sonuçları da kurmaca olmuştur. Planlanan hedefe hizmet etmiştir. Nedir o plan? Haçlı Seferi gereği İslam dünyasının işgal edilmesi. 11 Eylül kurmaca olduğu gibi akabinde Saddam ile kitle imha silahları arasında bir bağ kurulmasına imkan veren bir delil bulunamamış, bilakis delil üretilmiştir. Saddam için delil üreten bir zihniyet niye 11 Eylül’ü üretilmesin ki? Dick Cheney 11 Eylül’ü yapanlarla Saddam’ın Prag elçisi arasında CIA’nın onaylamamasına rağmen bağ kurmaya çalışmıştır.

Üçüncü kademede, tırmandırma da planlıdır. Peki! Bu tırmandırmanın amacı ne olabilir? Kuru gürültünün amacı Batı toplumlarını müteyakkız ve zinde tutmaktır. Onları İslam’ın yükselişiyle alakalı korkutmaktır.  Durumdan vazife çıkarmaktır. İkincisi İslam dünyasına yönelik siyasi ve askeri seferler düzenlemektir. Fransa’nın ilk gözüne kestirdiği yerlerden birisi Libya’dır. Bazıları Sarkozy’nin Kaddafi’ye karşı sefere katılmasını Kaddafi’yi aklamak için kullanıyorlar. Fransa merkezli Libya saldırıları muhalifleri korumaktan ziyade Sarkozy’nin şahsi hesaplaşmasıydı. Mesele petrol ve Kaddafi ile şahsi hesaplaşmaydı. Bugün ise Fransa ve Batı Libya’da Kaddafi’nin kalıntılarıyla ortaktır. Şimdi ise hem sömürgecilik hem de İslâmcılarla ideolojik hesaplaşmayı gözetiyorlar.  Bazı İslamcılar da İslami zeminden Kaddafi’yi aklamaya veya savunmaya çalışıyor. Bu dürbüne tersinden bakmaktır.

Tertip olayı hariçte siyasi ve askeri saldırılarına basamak yapabilecekleri gibi dâhilde de İslam ve onun manevi değerlerine saldırı gerekçesi yapabilirler. Cami, başörtüsü ve Kur’an’a yönelik saldırılar gibi. İslâm’a karşı küresel ve kitlesel bir teyakkuz durumu ve sosyal ve siyasi sıkıyönetim üretiyorlar. Paris yürüyüşü bir Haçlı yürüyüşüdür. Küresel cephelerini Charlie Hebdo ile konumlandırıyor ve somutlaştırıyorlar. Bu, Bush’un ya bizdensiniz ya da karşımızdansınız anlayışının yeni versiyonudur. Fransa Başbakanı Fransa Başbakanı Manuel Valls bu örgütlü tepkilerin veya yürüyüşlerin amacının bir din olmayıp terör olduğunu söylemiştir.

Peki! Cumhurbaşkanı Erdoğan gibiler terörü İslâm’la anmayın dedikleri halde Batı’da ‘İslami terör’ kavramı gelişigüzel ve ardına kadar kullanılmıyor mu? Onlar için bu da fikir hürriyeti değil midir? Demek ki, hem Müslümanları yatıştırmak ve savunmasız kılmak hem de saldırılarını sürdürmek istiyorlar. İslâmi terör ifadesinin ötesinde Danimarka gazetesinin yayınlamış olduğu ve Charlie Hebdo’nun alıntıladığı karikatürlerde Hazreti Peygamber terörist kisvesinde resmedilmiyor mu? Başında bomba olan birisi.

Abdubari Atvan’ın ifadesiyle Batı’da Holokost’u inkar yasak ve cezaya müstahak ama Hazreti Muhammed’e ve İslâmi değerlere hakaret serbest. Mesele Holokost olunca ifade hürriyeti devreye girmiyor ve yasaklar zinciri başlıyor. Sadece Fransa’da değil. Fransa sadece Yahudi tezlerini değil aynı zamanda tarihi Ermeni tezlerini de kanunla koruma zırhı altına aldı. Batı’nın tabusu ve amentüsü Holokost haline geldi. Batılılar Hıristiyanlık değerlerinden ziyade Yahudi değerleri karşısında titizleniyorlar. Bundan dolayı David Irwing* gibi revizyonist tarihçiler her yerde kovuşturmaya maruz kalıyorlar.

Paris’te yaşanan tertip olay ve ardından gelen rezil gösteri Müslüman Siyonizm mübarezesidir. Paris yürüyüşünde Haçlı maskesi düşmüştür. Geçmişte İslâm dünyasına yönelik olarak Muhammed Gazali’ni yazdığı gibi bir kızıl yürüyüş (ez zahfu’l ahmer) vardı şimdi ise bir Haçlı yürüyüşü var. Paris yürüyüşüne katılanların bir kısmı yeni nefret vaizi. Aynen Birinci Haçlı Seferinin kışkırtıcı keşisi Pierre l’Ermite gibi nefret söylemi ve eylemiyle sokakları aşındırıyor ve hançerelerini yırtıyorlar. 11 Ocak 2015 tarihinde Paris’te yaşananlar Siyonizmin hizmetinde bir Haçlı yürüyüşüdür. Paris yeni bir Clermont, Cumhurbaşkanı Hollande ise laik kisvesi altında Haçlı seferi için sokakları aşındıran yeni bir Haçlı neferi ve son versiyon nefret keşisi Pierre l’Ermite’dir.

Mustafa ÖZCAN

http://www.gazetevahdet.com/hacli-yuruyusu-471yy.htm

* Wikipedi David Irving maddesi: “David John Cawdell Irving (d. 24 Mart 1938, Brentwood, Essex, İngiltere), II. Dünya Savaşı’nın askeri tarihi konusunda uzmanlaşmış Holokost inkarcısı bir İngiliz yazar. Yahudi Soykırımı’nın çok büyük çaplı olmadığını, ölen birçok Yahudi’nin Tifo gibi hastalıktan öldüğünü söyleyip, Almanya’nın hiçbir kampında gaz odasının bulunmadığını iddia ettiği için 3 yıl hapse mahkûm edilmiştir. Nazi Almanyası üzerine yaptığı çalışmalarda Üçüncü Reich ve Antisemitizme sempati duyması tartışmalara neden oldu. Irving bugün günümüzde Holokost’u inkar eden en yetenekli vaiz olarak tarif edilmiştir. Amerikalı tarihçi Deborah Lipstadt ve Penguin Books Irving’i aktif bir Holokost inkarcısı, Yahudi düşmanı ve ırkçı sağ ile iştirakçi olduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurmuşlardır.”