Küreselleşme Nedir?

Kuresellesme Nedir

Küreselleşme, etkileri ikinci dünya savaşını takip eden on, on beş yıl içinde hissedilmeye başlanmış ve günümüzden yaklaşık otuz yıl kadar önce de kavram olarak dünya gündemine girmiş bir olgudur. Bununla beraber; küreselleşme terimi üzerinde, araştırmacılar arasında genel kabul görmüş bir tanımlama yapmak pek de mümkün olmamıştır. Bunun nedeni ise, konuyu ele alan araştırmacıların temelde iki farklı yaklaşıma sahip olmalarıdır. Güvenç bu yaklaşımları şöyle özetler.[1]

Birinci yaklaşım, küreselleşme terimini bir kavram olarak görür. Diğer bir deyişle, küreselleşmeyi; somut bir olguyu, kuram düzeyinde bilimsel olarak yansıtan bir ifade olarak görür.

İkinci yaklaşım ise, küreselleşmeyi ideolojik bir görüşün ifadesi olarak kabul eder. Bu yaklaşım, küreselleşmeyi ya yanında olunacak ya da karşısında tavır alınacak bir ideolojik etken olarak görür.

Güvenç’e göre, kürselleşmeyi ideolojik bir etken olarak gören yaklaşım, bilimsel düşünceye terstir. Çünkü ideolojik bir etken olarak sunulduğunda, küreselleşme; belli bir ideolojinin ve/veya belli birkaç devletin irâdi olarak tasarlayıp yürürlüğe koyduğu bir politikaya indirgenmiş olur. Oysa küreselleşme, söz konusu etkenlerin bir sonucu olmayıp, onları da aşan bir tarzda uluslararası ekonominin seyri içinde, kapitalist ekonomik sistemin kendi dinamiği ile vardığı bir aşamadır. Bu aşama, halen devam etmekte olduğundan hem gözle görülebilir bir somut olgu, hem de canlılığını koruyan bir dinamiktir.

Bu çalışmada, küreselleşmeyi bir olgu ve bir dinamik olarak ele alan yaklaşım baz alınarak küreselleşme kavramı ve küreselleşmenin boyutları irdelenmeye çalışılacaktır.

Küreselleşme Nedir?

Alvin Toffler, insanlığın günümüze kadar geçirdiği iki büyük değişim dalgasından bahseder.[2] Birinci değişim dalgası; tarımın bulunmasıyla başlayan tarım devrimidir. Bu dalga uygarlığı yaklaşık olarak 1650-1750 yıllarına kadar sürmüştür. İkinci değişim dalgası; 17.yüzyılın sonlarında Avrupa’da başlayan sanayi devrimidir. Bu dalga, İkinci Dünya savaşının sona ermesinden kısa bir süre sonra her bakımdan zirveye ulaşmışken Dünya üzerinde büyük değişimler başlatan fakat ne olduğu günümüzde dahi tam anlamıyla çözümlenememiş olan üçüncü dalga başlamıştır. Üçüncü dalga ile birlikte, ikinci dalga uygarlığının klâsikleri arasında yer alan kömür, çelik, dokuma, otomotiv, lastik gibi endüstrilerin yerini, daha ileri bilgi ve teknolojiye dayalı hizmetler sektörü almaya başlamıştır. Bunların ortaya çıkışı ise, yarı iletken elektroniği, enformasyon kuramı, moleküler biyoloji, ekoloji ve uzay bilimleri gibi yeni bir takım bilim dallarının bir araya gelerek gerçekleştirdikleri bir hamle ile mümkün olmuştur.

Günümüzde bu olgu, etkileri ve kapsadığı alanlar dikkate alındığında çok daha fazla hissedilmektedir. Eğitimden bilime, politikadan sanata, ekonomiden organizasyon yapılarına kadar hayatın hemen her alanında hızlı ve büyük değişimler görülmektedir. Üstelik, 90’lı yıllarda ortaya çıkan yeni bir trend, Toffler’in hizmetler sektörüne alternatif yeni bir stratejik sektörün ortaya çıktığını göstermektedir. Yeni ekonomi olarak da adlandırılan bu sektör bir anlamda “yüksek teknolojilere dayalı hizmetler sektörü”[3] olarak da tanımlanabilir. Bu süreçte bir başka ilginç nokta ise, söz konusu değişimlerin hızının da zaman geçtikçe geometrik olarak artmakta olduğudur. Bütün bu gelişmeler sonucunda; ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel bir dinamik olarak küreselleşme, dünya gündemindeki yerini almıştır.

Küreselleşme kavramının bu güne kadar pek çok tanımı yapılmaya çalışılmıştır. Ancak daha önce de değinildiği gibi, araştırmacıların konuya bakış açılarının farklı olması; bir tanım üzerinde görüş birliğine varılmasını pek de mümkün kılmamıştır. Tanımlamadaki bir başka handikap ise, küreselleşme kavramının çok yönlü, karmaşık ve dinamik bir olgu olduğu gerçeğidir. Yine de, konuya bilimsel çerçevede bakan bazı araştırmacılar tatminkâr tanımlamalar yapmaya çalışmaktadırlar.

Bu bağlamda Güvenç küreselleşmeyi şöyle tanımlar;[4]

“Küreselleşme: hangi alanda olursa olsun ekonomiden sanata, bilimden iletişime, herhangi bir çalışmada, üretimde, yapımda; dünya çapında geçerliliği, ağırlığı, öncülüğü olan normların, ölçütlerin dikkate alınması veya etkili hale gelmesi, benimsenmesi; dünyaya açılarak yerelliğin, ulusallığın reddedilmeksizin dışına çıkılması ve evrensellikle bağdaştırılması, birleşilmesidir.”

Giddens’a göre ise;[5] küreselleşme, ancak zaman ve mekân bağlamında açıklanabilir. Modern zamanlar öncesi, toplumlar birbirlerinde zaman ve mekân açısından uzaktı ve iletişim sınırlıydı. Günümüzde ise, yerel ve küresel olan formlar ve olaylar tüm toplumları etkilemektedir. Giddens küreselleşmeyi

“Zaman ve mekân açısından birbirinden uzakta gelişen olayların yerel oluşumları etkileyebilmesi ve bu yolla küresel ölçekte sosyal ilişkilerin yoğunlaşması”

olarak tanımlamaktadır.

Giddens küreselleşmenin dört boyutta düşünülmesi gerektiğini öne sürer;[6]

-Kapitalist dünya sistemi,

-Ulus-devlet sistemi,

-Dünya askeri sistemi,

-Uluslararası işbölümü.

Giddens’a göre, küreselleşmenin birinci boyutu kapitalist dünya ekonomisidir. Buna göre dünya düzeni siyasi değil iktisadi bir özellik taşımaktadır, bu kapitalizmdir. Dünya ekonomisi ticaret, sermaye ve üretim ilişkileri açısından bütünleşmiştir. Sistemde merkez ve uydu ülkeler vardır. Küreselleşmede belirleyici olan sistemdir, kapitalizmdir. Çünkü kapitalizm doğası gereği mekânını büyütmektedir. Ülkelerarası ekonomik gelişme farkları da dünya kapitalist sisteminin sonucudur. Ulus-devlet sistemi küreselleşmenin ikinci boyutudur. Giddens’a göre ulus-devlet küresel siyasi düzenin en önemli üyesidir. Çünkü ulus devletler bölgesel ve küresel siyasetin yürütülmesi ve düzenlenmesinde rol alırlar. Ancak ulus-devletin etkin olabilmesi o devletin refah düzeyi ve askeri gücüyle sınırlıdır. Küreselleşmede ulus-devlet etkin rol almaktadır. Küreselleşmenin üçüncü boyutunu ise dünya askeri düzeni oluşturmaktadır. Askeri gücün küreselleşmesi, silahlanma ve birden fazla ülkenin askeri ittifak kurmalarıdır. Böylece belirli bir bölgede yaşanan çatışma küresel sorun haline gelebilmektedir. Küreselleşmenin dördüncü boyutu ise küresel işbölümüdür. Küresel işbölümü emek, sermaye ve doğal kaynakların nitelik ve niceliğine göre şekillenmektedir.

Mahçupyan ise, küreselleşmeyi bir tür standartlaşma olarak görür ve küreselleşmeyi üç boyutta inceler;[7]

-Ekonomik boyut

-Siyasi boyut

-Kültürel boyut

Mustafa İ. Sevimli

Araştırmamızın devamı niteliğindeki “Küreselleşme Nedir? -Ekonomik Boyut” isimli makalemiz sitemizde yayımlanmıştır.


[1] Nazım Güvenç, Küreselleşme ve Türkiye, BDS yayınları, İstanbul, 1998, s.13-14.

[2] Alvin Toffler, Üçüncü Dalga, çev. Ali Seden, Altın Kitaplar, İstanbul, 1996, s.26-43.

[3] Numan Kurtulmuş, Sanayi Ötesi Dönüşüm, İz Yayıncılık, İstanbul, 1996, s.21.

[4] Güvenç, a.g.e., s.318.

[5] İsmail Gökal, “Global Değişim, Stratejik Ticaret Politikası Ve Türkiye İçin Bir Ticaret Senaryosu,” http://www.foreigntrade.gov.tr/ead/DTDERGI/nis97/4.htm’den A. Giddens, The Consequences of Modernity, Polity, Cambridge, 1990.

[6] Gökal, a.g.e.

[7] Ebru Güzelcik, Küreselleşme ve İşletmelerde Değişen Kurum İmajı, Sistem Yayıcılık, İstanbul, 1999, s.24’den, Etyen Mahçupyan, “Küreselleşme,” İktisat Dergisi, İÜ İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti Yayını, İstanbul, sayı.362, (Aralık 1996), s.31-37.


“Küreselleşme Nedir?” için bir yanıt

  1. Küreselleşme Nedir? yazı dizinizin Kültürel Boyut ve Siyasi Boyut bölümlerini de sitenizde görmek isteriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.