Estergon Kalesi, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’nin 45 – 50 km kuzeybatısında, Tuna nehrinin güney kıyısında yer alır. XIII. yüzyıl başına tarihlenen kale, Macaristan tarihinde inşa edilmiş ilk önemli yapılardandır. 1241’deki Moğol istilasına kadar Macar Krallığı’nın idari ve dini merkezi olmuştur.
Kale, 1530’da Avusturya Kralı Ferdinand tarafından istila edildi. Macar Kralı János Szapolyai’nin 1540 yılında ölümünün ardından, Avusturyalılar ile Osmanlılar arasında Macaristan’ın yönetimi konusunda bir rekabet başladı. Daha önce Budin’i ve Peşte’yi fethetmiş olan Kanuni Sultan Süleyman, 1543 yılı Nisan ayı sonlarında ordusuyla Edirne’den yola çıktı ve üç aylık bir yolculuktan sonra 29 Temmuz’da Estergon Kalesi’ni kuşattı. On iki günlük bir kuşatmanın ardından 10 Ağustos 1543’te kale zapt edildi. Kalenin bulunduğu bölge bir sancakbeyliği haline getirilerek Budin Beylerbeyliğine bağlandı.
Kale, 4 Ağustos 1595’te Alman, Leh, Çek ve Venediklilerden oluşan büyük bir ordu tarafından kuşatıldı. Ağır koşullara rağmen kale kumandanı Kara Ali Bey, maiyetindeki askerleriyle kaleyi kahramanca savundu. Kendisinin şehit olması üzerine, O’nun yerine kumandayı, o sırada kalede bulunan Anadolu Beylerbeyi Lala Mehmed Paşa aldı. Ancak, kalede kıtlık ve susuzluk başladığı için yapılacak fazla bir şey yoktu. Toplam 28 gün süren kahramanca mücadele 2 Eylül 1595’te sona ermek zorunda kaldı.
Kuşatma sırasında kendisi de kalede bulunan Osmanlı tarihçisi İbrahim Peçevi, kalede yaşananları “Sarnıç etrafında hararetinin şiddetinden ıslak mermerleri yalayan ve bir damla su için can veren elsiz – ayaksız yaralıların inlemeleri yürekleri sızlatıyordu” cümlesiyle anlatır. Peçevi’nin canlı tanıklığıyla kâğıda dökülen savunma, ileride Estergon Kalesi Türküsü’nün de esin kaynağı olacaktır.
Aradan on yıl geçer. Lala Mehmed Paşa bu kez Sadrazamdır ve yine bizzat kendisinin komuta ettiği ordusuyla Kaleyi geri almak için Estergon önlerindedir. Osmanlı ordusu, bir aylık kuşatmadan sonra kaleyi 3 Ekim 1605 tarihinde tekrar ele geçirdi. Kale bu tarihten sonra 78 yıl daha Osmanlıların elinde kaldı.
Estergon Kalesinin elden çıkması ve orada verilen şehitler bütün milleti yürekten yaraladı. Bu şanlı savunma nesilden nesile anlatıldı, dilden dile söylendi Estergon Türküsünde ifade buldu…
Estergon Kalesi Türküsü*
Estergon Kalesi subaşı durak
Kemirir içimi bir sinsi firak
Gönül yâr peşinde yâr ondan ırak
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Yâr peşinde koşar kara bahtlıyım
Estergon Kalesi subaşı kaya
Kemirir gönlümü aşk denen belâ
Çektiğimi hoş gör gel etme cefa
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Yâr peşinde koşar kara bahtlıyım
Estergon Kalesi subaşı hisar
Baykuşlar çağrışır bülbüller susar
Kâfir bayrağını burcuna asar
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Yâr peşinde koşar kara bahtlıyım
Estergon kalesi şu başı kale
Göklere ser çekmiş burçları hele
Biz böyle kaleyi vermezdik ele
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Yâr peşinde koşar kara bahtlıyım.
*Kaynak: İsmail Tosun SARAL – Emre SARAL, Macarlar Ve Tuna Hakkında Yazılan Şiirler (1300 – 2000), Türk-Macar Dostluk Derneği Yay., Ankara, Nisan 2001, 2. Baskı.
Hazırlayan: Mustafa İ. Sevimli
1 comment
Ayrintilar aynen yazildigi gibi. Bizde Macaristanda budapeste.net teki turkce rehberlerin esliginde bu unutulmaz yeri ziyaret etme firsati bulduk… Tsk paylasim icin