Mağaradakiler
  • Travel
Category:

Genel

Genel

Rahmet ve Bereket Mevsimi Üç Aylar

by Halit Sevimli 21 Nisan 2015

Yüce Rabbimizin lütfu ve keremiyle İslam âlemince üç aylar diye bilinen, Recep, Şaban ve Ramazan aylarına kavuşmuş bulunmaktayız. Şüphesiz ki bu aylar; rahmeti, bereketi, bol, kutlu ve feyizli bir zaman dilimidir. Bu mübarek aylar, dini duyguların arttığı, merhamet, şefkat, yardımlaşma ve dayanışma hislerinin zirveye çıktığı aylardır.

Üç aylar dediğimiz bu güzel aylar, Regaib, Miraç, Berat kandilleri ve Kadir gecesi ile süslendirilip, taçlandırılmış mukaddes aylardır. Sevgili peygamberimizin “Allahım! Bizlere Recep ve Şabanı mübarek eyle, hayırlı ve bereketli kıl ve bizi Ramazana kavuştur” diye duada bulunması bu ayların kutsiyet ve yüceliğini müminler için rahmet, bereket, mağfiret ve cehennem ateşinden kurtuluş günleri olduğunu bildirir.

Bu kutlu aylardan Receb-i şerif ayı aynı zamanda Allah nezdinde ”Eşhur-ul Hurum” dan yani ibadet ve taatlara ,hayır ve hasenata, yapılan iyiliklere kat kat sevap verilen ve kendilerinde kan dökülmesi ve savaş yapılması haram kılınan dört hürmetli ve yüce aylardan biridir.

Bu mübarek üç aylar hakkında “Recep Allah’ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan da ümmetimin ayıdır” şeklinde zayıfta olsa bir hadis olup, bu hadiste; Recep ayının Allah’a nispet edilmesi, (Allah’ın ayı denilmesi) bu ayın şerefini, değerli ve şerefli bir ay olduğunu göstermektedir.

Regaib kandili, Receb-i şerif ayının ilk Cumasının gecesidir. Sevgili peygamberimizin, peygamberlik nurunun, Âmine validemize bu mübarek gecede intikal ettiği rivayet edilir.

Efendimizin miracıda bu mübarek ayda meydana gelmiş, sevgili peygamberimiz miraç gecesinde Allah’ın kelamını işitmiş, ehl-i sünnet âlimlerinin çoğunluğuna göre; yüce Allah’ı kalb gözü ile, bir kısmına göre de baş gözü ile görme şerefine mazhar olmuştur. Ancak,”baş gözü ile görmüştür” diyenlerin bu görüşü zayıftır. Bununla beraber, böyle söyleyenler bu görüşte olanlar bid’atçı ve fasık sayılamaz, kendilerine “siz bid’atçısınız fasıksınız, doğru yoldan saptınız” denilemez çünkü selefi salihin’ den (salih seleften) böyle söyleyen bir topluluk görülmüştür.“Peygamberimiz, Allah’ı baş gözü ile görmüştür” diyen kimseye sadece bu görüş tercih edilmeyen bir görüştür. Kabul gören ve tercih edilen görüş ise, “peygamberimizin Rabb’ini baş gözü ile değil, kalb gözü ile gördüğü şeklinde olan görüştür.” denir. Nitekim konu ile alakalı olarak Ebu Zer El-Ğıfâri Hazretlerinin de “gözü ile değil kalbi ile görmüştür” dediği sabittir. Bizde bu görüş üzereyiz. Ancak iyi bilinmelidir ki, yukarıda geçen bu iki görüşten her ikisine göre de, sevgili Peygamberimiz; Rabbimizi, yersiz, yönsüz ve mekânsız olarak görmüştür. Çünkü; yüce Allah, herhangi bir yönde veya mekanda olmaktan münezzehtir (yücedir).

Sevgili peygamberimiz Miraç gecesinde, Beyt-i Ma’muru, Sidre-i Münteha’yı, Cenneti ve Arş-ı Âlâyı da görmüştür.

Şaban ayında da Berat kandili bulunmaktadır. Berat gecesine,”mağfiret gecesi” de denir. Çünkü Hadis-i Şerifte bu gecede pek çok Müslüman’ın, Allah’ın affına, rahmet ve mağfiretine erişeceği bildirilir.

Diğer taraftan Şaban ayı sevgili peygamberimizin, Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu, bazen de, tamamını tuttuğu bir aydır.

Ramazan-ı şerif ayına gelince bu kutlu ve mübarek ayın, rahmet ,bereket ve mağfiret ayı olduğunu, son on gününün, cehennem azabından kurtuluş günleri olduğunu söylemeye hacet yoktur. Her Müslüman bu hususu bilmektedir. Kur’an-ı kerimin indiği, oruç ibadetinin farz kılındığı bir ay olan Ramazan ayının da üç ayların sonuncusu olması, bu ayları diğerlerinden farklı kılmaktadır.

BU AYLARIN İHYASI

Bu mübarek aylar, ibadetlerle, nafile namazlarla, gece teheccütleri ile çok çok kur’anı kerim okumakla, sevgili peygamberimize bol bol salât ve selam getirmekle, iyilik yapmak, sadakalar vermek, hayır ve hasenatta bulunmakla değerlendirilmelidir.

Bu kutlu aylarda Müslüman daha ziyade kendisine bir çeki düzen vermeli, kendisini hesaba çekmeli, kötülüklerden, kötü alışkanlıklardan tevbe etmeli, iyilikleri artırmalı, salih Müslüman olmaya çalışmalı, kıyamet gününde Rabb’ine hesap vereceğini bilmeli, elden geldiği ölçüde fakirleri kollayıp gözetmelidir.

Müslüman böyle yaptığı takdirde, bu şerefli ayları ihya etmiş, değerlendirmiş, böylece bu ayların bereketinden, rahmet ve feyzinden azami derecede istifade etmiş olur. Yüce rabbimiz cümlemizi bu ayların feyzinden, bereket ve rahmetinden yararlananlardan eylesin.

Zünnun Mısrî hazretleri “Recep ayı tohum ekme ve atma, Şaban ayı bakıp sulama, Ramazan ayı da hasat yani biçip toplama ayıdır” demiştir. Bu ayların Müslüman’ın hayatında seçkin ve müstesna bir yeri olmalıdır. Çünkü bu aylar, yukarıda belirtildiği gibi, rahmet, bereket, mağfiret, iyilik ve güzellik aylarıdır. Bu aylar günahlardan tevbe ile arınıp, temizlenerek, yüce Allah’ın rahmet ve mağfiretine erişme mevsimidir. Temizlenenlerin mükâfatı Allah’ın lütfu ile Adn Cennetleri olacaktır.

Burada çok önemli bir hususa dikkat çekmek istiyorum: İtikat ve inancımıza, son derece özen göstermemiz gerekiyor. Çünkü kişinin mümin ve Müslüman olması, akait ve inancının sahih ve düzgün olmasına bağlıdır. Şüphesiz ki itikadı düzgün olmayan kişinin, iman ve İslam’ı da sahih ve düzgün olmaz. Bunun için ise, Allah’ın ne büyük nede küçük asla bir haddinin, miktar ve sınırının olmadığını, onun yersiz, yönsüz ve mekânsız olarak var olduğunu bilmek ve unutmamak gerekir. Nitekim Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri Marifet namesinde şöyle der:

“Ne göklerde, ne yerlerde

Ne sağ u sol ne ön, ardda,

Cihetlerden münezzehtir ki

Hiç olmaz mekanullah”

İşte bu itikat, Ehl-i Sünnet ve Cemaat itikadıdır. Bu itikat, İmam Maturidi ve İmam Eş’ari hazretlerinin itikadıdır. Aynı zamanda İmam Ebu Hanife’nin, İmam Malik’in, İmam Şafii’nin, İmam Ahmed bin Hanbel’in ve bunların mezheplerine bağlı olanların itikadıdır.

Yüce Rabbimiz bizleri, bu güzel itikattan ayırmasın (Amin).

Halit Sevimli

21 Nisan 2015 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
Genel

Haçlı Yürüyüşü

by Magaradakiler 18 Ocak 2015

Paris’te kışkırtıcı ve onun ötesinde dini değerleri aşağılayıcı dergiyi basanlar ya da Cezayirli kardeşler ‘cezalarını bulduklarına’ veya infaz edildiklerine göre Paris’te çıkarılan yapay gürültü veya gösteri ne anlama geliyor? Peşinen söyleyelim: Haçlı yürüyüşü veya Haçlıların ayak sesleri.  Veya ikinci kademede İslâmfobik resmi Pegida yürüyüşü. Kaldı ki Fransız basını bile resmi rivayete veya anlatıma itibar etmiyor. Batı basını kuşkularını art arda sıralıyor. Artık İslâm dünyasının basını da meseleye bir tertip olarak bakıyor. Mesele üç düzeyde ele alınabilir.

Birinci olarak, olay düzeyinde mesele tertip kokuyor. Nitekim olayla ilgili açıklar gün geçtikçe iyice ortaya çıkıyor. 11 Eylül olayında olduğu gibi binalar un ufak olurken ve toz haline gelirken geride pasaportlar canileri göstermesi için sapasağlam kalıyor. Acaba onları özenle birileri mi oraya bıraktı?

 İkinci kademede tepkiler, kurgu ve çıkarılan gürültü ise palyatif ve suni. Bu da gösteriyor ki, 11 Eylül gibi olay kullanılıyor. 11 Eylül olayı düzmece olduğu gibi sonuçları da kurmaca olmuştur. Planlanan hedefe hizmet etmiştir. Nedir o plan? Haçlı Seferi gereği İslam dünyasının işgal edilmesi. 11 Eylül kurmaca olduğu gibi akabinde Saddam ile kitle imha silahları arasında bir bağ kurulmasına imkan veren bir delil bulunamamış, bilakis delil üretilmiştir. Saddam için delil üreten bir zihniyet niye 11 Eylül’ü üretilmesin ki? Dick Cheney 11 Eylül’ü yapanlarla Saddam’ın Prag elçisi arasında CIA’nın onaylamamasına rağmen bağ kurmaya çalışmıştır.

Üçüncü kademede, tırmandırma da planlıdır. Peki! Bu tırmandırmanın amacı ne olabilir? Kuru gürültünün amacı Batı toplumlarını müteyakkız ve zinde tutmaktır. Onları İslam’ın yükselişiyle alakalı korkutmaktır.  Durumdan vazife çıkarmaktır. İkincisi İslam dünyasına yönelik siyasi ve askeri seferler düzenlemektir. Fransa’nın ilk gözüne kestirdiği yerlerden birisi Libya’dır. Bazıları Sarkozy’nin Kaddafi’ye karşı sefere katılmasını Kaddafi’yi aklamak için kullanıyorlar. Fransa merkezli Libya saldırıları muhalifleri korumaktan ziyade Sarkozy’nin şahsi hesaplaşmasıydı. Mesele petrol ve Kaddafi ile şahsi hesaplaşmaydı. Bugün ise Fransa ve Batı Libya’da Kaddafi’nin kalıntılarıyla ortaktır. Şimdi ise hem sömürgecilik hem de İslâmcılarla ideolojik hesaplaşmayı gözetiyorlar.  Bazı İslamcılar da İslami zeminden Kaddafi’yi aklamaya veya savunmaya çalışıyor. Bu dürbüne tersinden bakmaktır.

Tertip olayı hariçte siyasi ve askeri saldırılarına basamak yapabilecekleri gibi dâhilde de İslam ve onun manevi değerlerine saldırı gerekçesi yapabilirler. Cami, başörtüsü ve Kur’an’a yönelik saldırılar gibi. İslâm’a karşı küresel ve kitlesel bir teyakkuz durumu ve sosyal ve siyasi sıkıyönetim üretiyorlar. Paris yürüyüşü bir Haçlı yürüyüşüdür. Küresel cephelerini Charlie Hebdo ile konumlandırıyor ve somutlaştırıyorlar. Bu, Bush’un ya bizdensiniz ya da karşımızdansınız anlayışının yeni versiyonudur. Fransa Başbakanı Fransa Başbakanı Manuel Valls bu örgütlü tepkilerin veya yürüyüşlerin amacının bir din olmayıp terör olduğunu söylemiştir.

Peki! Cumhurbaşkanı Erdoğan gibiler terörü İslâm’la anmayın dedikleri halde Batı’da ‘İslami terör’ kavramı gelişigüzel ve ardına kadar kullanılmıyor mu? Onlar için bu da fikir hürriyeti değil midir? Demek ki, hem Müslümanları yatıştırmak ve savunmasız kılmak hem de saldırılarını sürdürmek istiyorlar. İslâmi terör ifadesinin ötesinde Danimarka gazetesinin yayınlamış olduğu ve Charlie Hebdo’nun alıntıladığı karikatürlerde Hazreti Peygamber terörist kisvesinde resmedilmiyor mu? Başında bomba olan birisi.

Abdubari Atvan’ın ifadesiyle Batı’da Holokost’u inkar yasak ve cezaya müstahak ama Hazreti Muhammed’e ve İslâmi değerlere hakaret serbest. Mesele Holokost olunca ifade hürriyeti devreye girmiyor ve yasaklar zinciri başlıyor. Sadece Fransa’da değil. Fransa sadece Yahudi tezlerini değil aynı zamanda tarihi Ermeni tezlerini de kanunla koruma zırhı altına aldı. Batı’nın tabusu ve amentüsü Holokost haline geldi. Batılılar Hıristiyanlık değerlerinden ziyade Yahudi değerleri karşısında titizleniyorlar. Bundan dolayı David Irwing* gibi revizyonist tarihçiler her yerde kovuşturmaya maruz kalıyorlar.

Paris’te yaşanan tertip olay ve ardından gelen rezil gösteri Müslüman Siyonizm mübarezesidir. Paris yürüyüşünde Haçlı maskesi düşmüştür. Geçmişte İslâm dünyasına yönelik olarak Muhammed Gazali’ni yazdığı gibi bir kızıl yürüyüş (ez zahfu’l ahmer) vardı şimdi ise bir Haçlı yürüyüşü var. Paris yürüyüşüne katılanların bir kısmı yeni nefret vaizi. Aynen Birinci Haçlı Seferinin kışkırtıcı keşisi Pierre l’Ermite gibi nefret söylemi ve eylemiyle sokakları aşındırıyor ve hançerelerini yırtıyorlar. 11 Ocak 2015 tarihinde Paris’te yaşananlar Siyonizmin hizmetinde bir Haçlı yürüyüşüdür. Paris yeni bir Clermont, Cumhurbaşkanı Hollande ise laik kisvesi altında Haçlı seferi için sokakları aşındıran yeni bir Haçlı neferi ve son versiyon nefret keşisi Pierre l’Ermite’dir.

Mustafa ÖZCAN

http://www.gazetevahdet.com/hacli-yuruyusu-471yy.htm

* Wikipedi David Irving maddesi: “David John Cawdell Irving (d. 24 Mart 1938, Brentwood, Essex, İngiltere), II. Dünya Savaşı’nın askeri tarihi konusunda uzmanlaşmış Holokost inkarcısı bir İngiliz yazar. Yahudi Soykırımı’nın çok büyük çaplı olmadığını, ölen birçok Yahudi’nin Tifo gibi hastalıktan öldüğünü söyleyip, Almanya’nın hiçbir kampında gaz odasının bulunmadığını iddia ettiği için 3 yıl hapse mahkûm edilmiştir. Nazi Almanyası üzerine yaptığı çalışmalarda Üçüncü Reich ve Antisemitizme sempati duyması tartışmalara neden oldu. Irving bugün günümüzde Holokost’u inkar eden en yetenekli vaiz olarak tarif edilmiştir. Amerikalı tarihçi Deborah Lipstadt ve Penguin Books Irving’i aktif bir Holokost inkarcısı, Yahudi düşmanı ve ırkçı sağ ile iştirakçi olduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurmuşlardır.”

18 Ocak 2015 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
Genel

Charlie’nin Türk Melekleri İslâm’ı Sorguluyor!

by Magaradakiler 17 Ocak 2015

Charlie Hebdon saldırısı yapılalı daha bir saat bile olmamış. Fransa hükümeti bile daha ne olduğunu çözememiş. Ama o sırada bizden gibi görünen bir yaratık, “Muhammed Efendi’nin intikamını aldık diyerek kaçmışlar” diyerek İslam dünyasını topyekûn töhmet altında bırakıyor.

Olay Türk televizyonlarında canlı olarak verileli henüz bir kaç dakika olmuşken bir başka ucube, İngilizce yazdığı twitte, “Türkiye’de bu katliam sevinçle karşılandı. Hatta şu anda kutlamalar başladı” diye yazarak Türkiye’yi hedef noktasına çekiyor.

Onların, gururlarından ve onurlarından geriye kalan son kırıntıyı vatan hainliği yolunda heba etmelerine söyleyecek sözüm yok! Bağlanmış azgın köpekler gibi bağırmalarını anlıyorum. Karanlığın hizmetkârlarından daha azını da beklemiyorum zaten…

Şurası çok net görülüyor ki Batı dünyası, elleriyle besleyip büyüttüğü terör canavarı kendisini vurunca yıllardır sergilediği piyesi bir kez daha sahnelemeye çalışıyor. Koca İslam dünyasını töhmet altında bırakarak Müslümanların bilinçaltına suçluluk duygusunu zerk etmeye çalışıyor.

Benim üzerinde durmak istediğim nokta burası…

Günlerdir olayı birer otorite edasıyla yorumlayanları izliyorum. Batının tam da görmek istediği fotoğrafın pozunu verdiklerinin farkına varmadan ısırıcı cümleler kurmaları beni çileden çıkarıyor.

Batının herhangi bir ülkesinde maytap patlasa, ortaya çıkıp yalvarırcasına, “Vallahi biz yapmadık. Yapanlar bizden değildir. İslam Dini şiddete karşıdır” diyenlerin sefil hallerini izledikçe nevrim dönüyor.

…

Bu derin aşağılık kompleksine ne ara kapıldınız? O pürüzlü sesinizle sarf ettiğiniz her cümlenin, karşınızdakinin eline birer mermi vermekten farksız olduğunu ne zaman anlayacaksınız?

Adamlar sistemi öyle bir kurmuş ki Türkiye’deki tüm televizyon kanalları olayı an be an canlı olarak veriyor. “Kıstırıldılar, sıkıştırıldılar, büzüştürüldüler. Yakalanmaları an meselesi” denilerek bir aksiyon filmi havasında dünyanın dikkatini çekmeyi başarıyorlar.

Benim ülkemde 30 bin insan bombalarla, kör kurşunlarla katledilirken, “Biri Bizi Gözetliyor”, “Gelinim olur musun?”, “Benimle evlenir misin?”, “Peki benimle fingirdeşir misin?” tarzı eğlence programlarından ödün vermeyen televizyon kanallarının olayı canlı olarak vermesindeki mesajı anlamayacak kadar ahmak mısınız?

Müslümanmış gibi cilalanan iki psikopatın cinayet işlemesinden ötürü İslam dünyası adına kekeleye kekeleye özür dileme salahiyetini size kim verdi?

Avrupada yaşayan ve ne acıdır ki benim yazdığım sitede yazarlık yapan hanımefendinin biri de, “İslam anlayışımızı sorgulamamız gerekiyor” diye buyurmuş!

Neymiş efendim?

Birilerinin, “Milyonlarca Müslüman ölürken kılı kıpırdamayan Avrupa, 12 kişi için bir araya geldi” diyenlerin anlayışı onu ürkütmüş! Birileri ölü ve vahşet karşılaştırması yapmış, diye İslam anlayışını sorgulamaya karar vermiş!

Nereyi anlatayım sana ben sevgili yazar?

Sokakları kırmızı nehir gibi akan, mazlumların ve savunmasızların uyumaya bile cesaret edemediği, korkmaya bile zaman bulamayanların, kendi ibadethanesine girmek için bile işgalci bir ülkenin askerinden izin almak zorunda kalan Filistin’i anlatayım mı?

Müslüman olmaktan başka suçları olmayan masumların toplu halde diri diri yakıldığı Arakan’ı bilir misin? Dünya, “Mangal partisi” yapılıyormuşçasına izlerken yanıp kavrulan oradaki Müslümanları mı anlatayım?

250 bin masum insanın katledildiği, on binlerce kadının tecavüze uğradığı Suriye’den yükselen ve arşa değer çığlıklar ve feryatlar olur mu peki?

Çin’de Müslümanlara uygulanan insanlık ötesi vahşetin detaylarını anlatayım istersen? Başı taşla ezilen 10 yaşındaki çocukların dağılmış kafalarını da anlatabilirim.

Mısır’da secde üzerinde kurşuna dizilen, zindanlara atılan batı imzalı darbenin kurbanlarını duymak ister misin? Yoksa yaşamın mucize sayıldığı, tecavüzün olağan karşılandığı Irak’ı mı?

Afganistan’a azıcık değineyim isterseniz?..

Bu ölenlerin yakınları topyekûn terörist olsaydı dünyanın herhangi bir köşesinde batıya huzur namına bir şey kalır mıydı?

Müslümanlar ellerinden devletleri alınmasına, zenginlikleri gasp edilmesine ve hayatlarına kast edilmesine rağmen dünyada sabırlarıyla ün yapmış bir topluluktur. O kadar can, o kadar kan vermişler. Yani müsaade et de “Ben Çarliyim” diyenler hakkında o kadar konuşsunlar olmaz mı?

“Müslüman coğrafyasında kan gövdeyi götürüyorsa kusura bakmayın ben o zaman Müslüman coğrafyasını sorgularım. Ben bir Türk değil de Avrupalı olarak dünyaya gelseydim, Müslüman coğrafyası kesinlikle beni ürkütürdü, korkuturdu…” diyebiliyorsunuz ya!

Sonuna kadar haklısınız!

Müslüman coğrafyasında yaşamak korkutucu ve ürkütücü! Bu ülkelerde her gün biraz daha artan bir dehşetin içinde canını, malını, namusunu ve ülkeni korumaya çalışmak hiç kolay değil vallahi! Korkmayın, titreyin!

Avrupa’daki medeniyetin gözünü seveyim!

Norveç’te 77 kişiyi bir kaç dakikada öldüren, iki haftada bir okul basıp öğrencileri kurşuna dizen, Almanya’da evini yaktıkları Türkleri ve Müslümanları katleden, Amerika’da zencileri bugün bile keyif için öldüren, hatta ve hatta Charlie Hebdon dergisinde o karikatürleri basan da bizim Kahtalı Mıçı’ydı zaten!

Bu nedenle “Ben Çarliyim” demenin gururu size, “Ben başları secdede öldürülenlerin kardeşiyim” demenin utancı bize kalsın!

Süleyman ÖZIŞIK

http://www.internethaber.com/charlienin-melekleri-17176y.htm?interstitial=true

17 Ocak 2015 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
Genel

Soma Madencilerine

by Mustafa Sevimli 15 Mayıs 2014

Soma madencilerine ve onların şahsında bütün madenci kardeşlerimize…

Enkaz altından yeni kurtarılmıştı, yüzünde karmakarışık duyguların verdiği bir mahcup ifade… Adeta; “benim için bunca telaşa ne gerek vardı” dercesine bakıyordu etrafına.

Sevgili eşi, hayat arkadaşı tekrar kaybetmekten korkar gibi sımsıkı kavramıştı bir kolunu. Diğer kolunda bir kurtarma görevlisi, birlikte ambulansa getirdiler.

Ambulansa bindi; görevli, uzanmasını söyledi… O oturdu, bir an duraksadı sonra çizmelerini çıkarmaya yeltendi. Çıkarma gerek yok uzan dedi görevli. Can pazarından az önce kurtarılmış genç adam çizmelerine bakıyordu. Kömür tozuna bulanmıştı çizmeleri, bu şekilde uzansa sedyenin beyaz örtüsünü kirletecekti. Görevlinin rahatlatıcı cümlelerinden sonra vazgeçti çizmelerini çıkarmaktan. Fakat yine de rahat değildi genç adam. Ayaklarını beyaz örtünün üzerine uzatmak yerine sedyenin demirine uzattı, içi elvermemişti beyaz örtünün kömür tozuna bulanmış çizmeleriyle kirlenmesine…

Asil vatan evladı,
Biliriz ki yüzün kömür karası fakat alnın ak.
Rahat olsun vicdanın, ruhun asil, kalbin pâk.
Göreceksin sevgimizi, başın kaldır şöyle bir bak.
Ve hiç bir beyaz, insanlığın kadar olmadı ak.

Şehit kardeşlerimize  Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar ve bütün ailelere sabır ve metanet temenni ediyoruz. Dualarımız sizinle…

Mustafa İ. Sevimli

15 Mayıs 2014 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
Genel

2012, Mayalar, Marduk ve Akıl Dışına Savrulma

by Mustafa Sevimli 01 Aralık 2012

Üzerinde uzun zamandır muhtelif spekülâsyonlar yapılan bir yıla girmek üzereyiz.* Maya takvimi hikayelerinden, Nibiru (Marduk) masalına kadar pek çok akıl dışı iddia, geniş halk kitlelerinin ilgisini 2012’ye odakladı. İlimden uzaklaşmış kitleler için sır, şifre, gibi kavramlar daima ilgi çekici olmuş ve kitlelerin bu türden merakları, fırsatçılar tarafından adeta bir endüstri oluşturulmasına zemin sağlamıştır.

NASA yetkilileri 2009 Haziran ayında yaptıkları bir taramada amazon.com adlı internet sitesinde 2012 kıyamet senaryoları üzerine, 175 den fazla kitap listelemişlerdir. Bugün itibariyle “2012 doomsday” aramasında, Google arama motorunda listelenen (2012 ve doomsday kelimelerinin birlikte geçtiği) sayfa sayısı 1.910.000 dir. 2012 kıyamet konulu filmler çekildiği, TV programları seminer ve çeşitli etkinlikler yapıldığı da dikkate alınırsa bu kurgu endüstrisinin ne denli büyük olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Konu hakkında çok sayıda soru alan NASA Astrobiyoloji Enstitüsü’nden kıdemli araştırmacı Dr. David Morrison, NASA resmi internet sitesinde en çok sorulan yirmi soruya cevap vermiş.** Dr. Morrison’un yazısı Temmuz 2009’da yayımlanmış. Bu soru cevaplardan iki tanesini alıntılamakla yetineceğiz.

Soru: Dünya’nın sonunun Aralık 2012’de geleceği iddialarının kökeni nedir?

Cevap: “Hikaye, Sümerler tarafından keşfedildiği varsayılan bir gezegen olan Nibiru’nun Dünya’ya doğru geldiği iddialarıyla başladı. Antik Mezopotamya uygarlığı ve Sümerler hakkında “kurgu” kitaplar (örneğin, 1976 yılında yayınlanan, Onikinci Gezegen) yazan Zecharia Sitchin, birçok kitabında Güneş’in etrafındaki turunu 3600 yılda bir tamamlayan Nibiru (Marduk) gezegeninden bahseden Sümer belgelerini keşfedip çevirdiğini iddia ediyor. Bu Sümer mitleri, Anunnaki adını verdikleri bir yabancı uygarlıktan Dünya’yı ziyaret eden “antik astronot” hikâyelerini de barındırmaktadır.

Daha sonra, psişik yetenekleri olduğunu ilan eden ve uzaylılarla iletişim kurduğunu iddia eden Nancy Lieder adlı biri, Zetatalk adlı internet sitesinde, Zeta Reticuli adlı yıldızın çevresinde var olduğunu iddia ettiği Gezegen X, ya da Nibiru’dan (gerçekte böyle bir gezegen yoktur) gelecek olan tehlikeye karşı Dünyayı uyarmıştır. Başlangıçta bu sözde felaketin 2003 Mayıs’ta geleceğini söylediler, fakat verdikleri tarihte herhangi bir şey olmayınca bu kez Aralık 2012 tarihini vermeye başladılar.

Mayaların uzun kış gündönümünün biteceği tarih olan 2012 ile yukarıda sözü geçen kıyamet iddiasının birleştirilmesi ise oldukça yenidir.”

Soru: Maya takvimi neden dünyanın 2012’de sona ereceğini söylüyor? Mayaların geçmişte başka gezegen tahminlerini yaparken oldukça tutarlı olduklarını duymuştum. Onlardan daha fazla bildiğinizden nasıl emin olabiliyorsunuz?

Cevap: “Takvimler, geleceği tahmin etmek için değil geçen zamanın kaydını tutmak için var. Maya astronomları zekiydi ve çok karmaşık bir takvim geliştirmişlerdi. Bu antik takvimler tarihçiler için çok ilgi çekicidir, ama günümüzde zamanın kaydını tutmak için kullandığımız tekniklerle ya da yüksek hassasiyete sahip günümüz takvimleriyle yarışamazlar. Ana nokta ise, takvimler, (antik ya da modern olsun fark etmez) gezegenimizin geleceğini tahmin edemezler ve 2012 gibi belli bir tarihte gerçekleşmesi beklenen şeylere dair uyarılarda bulunamazlar.

Benim masamdaki takvim, bu tarihten çok daha önce, 31 Aralık 2009’da sona eriyor, fakat bunu kıyamet habercisi diye yorumlamıyorum. Bu sadece yeni bir yılın başlangıcı.”

Mustafa İ. Sevimli


* Yazı 2011 Aralık ayında kaleme alınmış ve sitemizde de o tarihte yayımlanmıştır. Konunun son günlerde medyada geniş yer alması üzerine güncellenmiştir.

** Nibiru and Doomsday 2012: Questions and Answers, Erişim: 20 Aralık 2011 [www document]. URL http://astrobiology.nasa.gov/ask-an-astrobiologist/intro/nibiru-and-doomsday-2012-questions-and-answers

01 Aralık 2012 0 comments
0 FacebookTwitterPinterestEmail
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

About Me

About Me

Writer & Reader

Neque porro quisquam est, qui dolorem ipsum quia dolor sit amet, consectetur, adipisci velit, sed.

Keep in touch

Facebook Twitter Instagram Pinterest Tumblr Youtube Bloglovin Snapchat

Newsletter

Subscribe my Newsletter for new blog posts, tips & new photos. Let's stay updated!

Recent Posts

  • Rachel Corrie

    16 Mart 2024
  • 2023 Kitap Fuarları

    25 Kasım 2022
  • 2022 Kitap Fuarları

    10 Ocak 2022
  • Covid-19 Pandemisi ve Sağlık Çalışanları Üzerindeki Etkileri: Sosyolojik Perspektif

    26 Mayıs 2021
  • 2021 Kitap Fuarları

    29 Ekim 2020

Categories

  • Edebiyat (6)
  • Ekonomi (6)
  • Featured (6)
  • Genel (23)
  • İş Dünyası (9)
  • İslâmi Bakış (11)
  • Kitabiyat (42)
  • Kitap Fuarı (6)
  • Kitap Fuarı Detay (7)
  • Life (2)
  • Moments (7)
  • Nature (5)
  • Sanat (1)
  • Stories (6)
  • Tarih (4)
  • Travel (5)

About me

banner
Soledad is the best selling Blog & Magazine WordPress Theme of this year on Themeforest.

Popular Posts

  • 1

    Writing New Life Chapter

    07 Haziran 2017
  • 2

    Create your DIY Bag

    07 Haziran 2017
  • 3

    My Baby Cactus

    07 Haziran 2017

Newsletter

Subscribe my Newsletter for new blog posts, tips & new photos. Let's stay updated!

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • Pinterest
  • Tumblr
  • Youtube
  • Bloglovin
  • Snapchat

@2019 - All Right Reserved. Designed and Developed by PenciDesign


Back To Top
Mağaradakiler
  • Travel